Yüzyıllık Yalnızlık’ı çok severek, Marquez’e hayran olarak okuyunca, Kolera Günlerinde Aşk’ı daha fazla ertelemeden okudum. Kolera Günlerinde Aşk’te bambaşka bir Marquez çıktı karşıma. Hem tarz, hem kurgu açısından Yüzyıllık Yalnızlık’tan çok farklı bir kitap. Kolera Günlerinde Aşk, adından da anlaşılacağı gibi bir aşk romanı. Mantığıyla duyguları arasında seçim yapması gerektiğinde mantığı seçen bir kadının ve yolu bu kadınla kesişen, ona aşık adamın hayatını anlatıyor. Marquez’in üslubuna yine bayıldım. Duygu okumaktan, aşk romanlarından hoşlanan herkese mutlaka tavsiye ederim. Ben pek sevmediğim halde, kitap beni sıkmadı. İkili ilişkiler ve özellikle de evlilikle ilgili çok vurucu tespitleri var Marquez’in, bunlardan çok etkilendim. Yüzyıllık Yalnızlık’ın bende yeri çok ayrı, en sevdiğim ve tekrar mutlaka okuyacağım kitaplar arasında. Bu yüzden Kolera Günlerinde Aşk, benim için Yüzyıllık Yalnızlık’ın gölgesinde kaldı. Bu karşılaştırmayı yapmak doğru değil aslında çünkü dediğim gibi bambaşka romanlar; ama Kolera Günlerinde Aşk’ı okumadan önce ister istemez “Acaba hangisini daha çok seveceğim?” diye düşündüm çünkü çok fazla insanın Kolera Günlerinde Aşk’ı çok daha fazla beğendiğine dair yorum duymuştum. Bende tam aksi oldu. Son olarak, bence Kolera Günlerinde Aşk, yaşanmışlıklarla size daha anlamlı gelecek bir roman, o yüzden çok erken yaşta okunmasa daha çok keyif verebilir. Şadan Karadeniz çevirileri biraz yoruyor beni, bu kitabı da Seçkin Selvi çevirisiyle okumayı isterdim.