"Ama yine de sana (savaş ile ilgili) kendi -gayri resmi- fikirlerimi söyleyeyim. Eğer bir bebeği cezalandırmak isteseydin, kafasını bedeninden ayırır mıydın?"
"Ne!... Hayır, efendim."
"Elbette yapmazdın. Sadece bir şaplak atardın. Bazı durumlarda düşman şehrine H(idrojen) bombalarıyla saldırmak, bir bebeği baltayla dövmek kadar aptalcadır. Savaş tek başına şiddet ve öldürmek değildir; savaş bir amaç uğruna sergilenen kontrollü şiddettir. Savaşın amacı, hükümetinin kararlarını güç kullanarak desteklemektir. Amaç düşmanı sırf öldürmek için öldürmek değildir; sen ne istiyorsan düşmana bunları yaptırmaktır. Öldürmek değil...kontrollü ve maksatlı bir şiddet. Fakat amaca ya da kontrole karar vermek ne senin ne de benim vazifem. Ne zaman, nerede, nasıl veya neden savaşacağına karar vermek asla askerin işi olmamıştır; bu, devlet
adamları ile generallerin takdiridir. Devlet adamları nedenine ve ne kadarına karar verir; generaller emri alıp bizlere nerede, ne zaman, nasıl davranmamız gerektiğini söyler. Biz şiddeti besleriz; diğerleri -'daha yaşlı ve daha akıllı kafalar?' dedikleri- kontrolü besler. Olması gerektiği gibi. Sana verebileceğim en iyi cevabım bu. Eğer memnun kalmadıysan,
alay komutanıyla konuşman için sana bir pusula verebilirim. O da seni ikna edemezse, evine, sivil hayata dön! Çünkü bu durumda asla askerlik yapamazsın."