Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
O denli övgüye değer bulunan Fransız devriminin sonucu kapitalist bir burjuva devleti olmuştu. Ne katkı ama!
Sayfa 426 - 2.ciltKitabı okudu
Devrimleri yarı yolda durduran kimdir? Burjuvazi Neden? Çünkü burjuvazi doyuma ulaşmış çıkardır. Dün açtı, bugün bolluğun içindedir, yarın da doygunluğa ulaşacaktır.
Sayfa 117Kitabı okudu
Reklam
"Nereye gidersem gideyim, Kübalı bir devrimci olmanın sorumluluğunu duyacağım." Aslen Arjantinli olan Che Guevara, bu sözleri, Fidel Castro'ya gönderdiği veda mektubunda yazıyordu.
1831'de Lyon'da ilk işçi ayaklanması olmuştu; 1838'den 1842'ye, ilk ulusal işçi hareketi, İngiliz çartistleri hareketi, en yüksek noktasına varıyordu. Proletarya ile burjuvazi arasındaki sınıf savaşımı bir yandan büyük sanayideki gelişme, bir yandan da burjuvazi tarafından ele yeni geçirilmiş bulunan siyasal egemenlik ile orantılı olarak, Avrupa'nın en ileri ülkelerinin tarihinde birinci plana geçiyordu.
Sayfa 77
Milletler haklarına kavuşmak için ihtilâl yapıyorlar. Milletler haklarına ihtilâl ile kavuşuyorlar. Bu iş başka türlü olmuyor. İş başında bulunanlar, milletlerin muhtaç oldukları yenilikleri, rica ile, niyaz ile kabul etmiyorlar. En küçük ıslahata bile razı olmuyorlar. Aklın ve mantığın icaplarına uymuyorlar. Akıl ve mantık zorunlulukları, silâhla takviye edilincedir ki, iş başındakilere (Pekiyi!) dedirtmek mümkün oluyor! Bunun aksi tarihte nadir değil pek enderdir.
Sayfa 116
Geçmiş devrimlerin en vurucu özelliği kendiliğinden başlamış olmalarıdır. Hangisini incelemek istersek isteyelim, 1789 Fransız Devrimi, 1848 devrimleri, Paris Komünü, Rusya’da 1905 devrimi, 1917’de Çarlığın alaşağı edilmesi, 1956 Macaristan devrimi, veya 1968 Fransa genel grevinin başlangıç aşamaları genellikle aynıdır; mayalanma dönemi kendiliğinden kitlesel bir yükselmeye dönüşür. Bu yükselişin başarılı olup olamayacağı onun kararlılığına ve silahlı güçlerin halkın üzerine gidip gitmediğine bağlıdır. Eğer bir “şanlı parti” varsa, neredeyse her zaman, olaylara geç kalır. 1917 Şubat’ında Bolşeviklerin Petrograd örgütlenmesi, çarı devirmeyi amaçlayan devrimin arifesinde grev çağrısına karşı çıkmıştır. Neyse ki işçiler Bolşevik “talimatları” dinlememiş ve greve gitmişlerdir. Takip eden olaylarda, Bolşevikler de dahil olmak üzere kimse, olaylara “devrimci” partilerden daha fazla şaşırmamıştır. Bolşevik lider Kayurov’un anımsadığı üzere: “Partinin neredeyse hiç yönlendirici bir inisiyatifi hissedilmemiştir... Petrograd komitesi yakalanmış, Merkez Komite’de bulunan yoldaş Shliapnikov, ilerleyen günlerde herhangi bir yönlendirme yapmayı başaramamıştır." Elbette bu isabetliydi. Petrograd komitesi tutuklanmadan önce, Shliapnikov’un durum üzerine değerlendirmeleri ve süreçte üstlendikleri rolü öyle sönüktü ki, işçiler onun yönlendirmesini takip etselerdi, devrimin o gün olduğu zamanda gerçekleşmesi hayal olurdu.
Sayfa 186
Reklam
Parti genişledikçe, liderlikle neferler arasındaki mesafe giderek artar. Liderler “önemli şahsiyetler” haline gelmekle kalmaz, aynı zamanda tabandaki canlı durumla bağları kopar. Kendi durumlarını uzaktaki herhangi bir liderden daha iyi bilen yerel gruplar, kendi öngörülerini yukarıdan gelen direktiflere göre ikinci konuma atarlar. Yerel sorunlara dair herhangi bilgisi olmayan liderlik, bu sorunlara uyuşuk ve ihtiyatlı bir şekilde yanıtlar üretir. Her ne kadar “geniş bakış açısı”, daha büyük “teorik yetkinlik” iddiasında bulunsa da, liderlerin yetkinliği kişinin yönetim hiyerarşisinde yükselmesiyle kaybolur. Kişi, gerçek kararların verildiği düzeye ne kadar yükselirse, karar alma süreçlerinin doğası o kadar muhafazakardır, etkili olan faktörler daha bürokratik ve ikincildir, hayal gücünün yerini daha çok prestiji ve kısıtlamaları düşünmek alır, devrimci amaçlara adanmışlıkta daha çok ilgisizlik baş gösterir.
Sayfa 189
1871 Paris Komünü
Öyle anlar vardır ki, esasa dair olaylar, kapıları, ve hatta tüm evi, temellerinden sarsar. Böylesi kriz anlarında, herkesin sinirleri toplumsal aciliyetlerin sıradışı keskinlikleri tarafından gerildiğinde, kapılar yıkılır ve insanlar yıkılan bu kapıları, artık kitleler olarak değil, uyanmış kişilikler olarak geride bırakır. Bu insanlar teorik
Sayfa 253
İbretlik Edirne Vakası
Padişah 2. Mustafa, hocası Feyzullah Efendi'yi çok sayardı, onu Şeyhülislâm yaptı. Hoca, devletin her işine karışmaya başladı. Otoritesini kuvvetlendirmek için olacak, hemen bütün akrabalarını büyük memuriyetlere tayin ettirir oldu. Bunlar görevi kötüye kullanmanın çeşitlisini yapar oldular. Sadrazamlar bile şımarık hocanın baskısı altında kaldılar. Padişah ise göz yumuyordu. Bunlar da seslerini çıkaramıyorlardı. Günün birinde millet ayaklandı. 2. Mustafa tahttan indirildi. Ve hoca yakalanarak işkence içinde öldürüldü. Önce burnu, sonra kulakları ve en sonra dudakları kesildi ve koparıldı, eşeğe ters bindirildi, gem yerine kuyruğu eline verildi, sokak sokak gezdirildikten sonra elleri, bacakları kırılarak kafası kesildi. Hoca bu hal ile Edirne caddelerinde sürükleniyordu. Nihayet papazlar getirildi, Hristiyan âyini üzerine ellerinde mumlar olduğu halde hocayı götürmeye başladılar. Bu da kâfi gelmedi. Bir ses yükseldi: ''Bu hainin cesedini vatan toprakları kabul etmez, Meriç'e atınız!'' dedi. Ceset Meriç'e atıldı ve Meriç'in suları onu Akdeniz'e balıklara yem olmak üzere sürükledi ve götürdü. Dikkat ediniz, Türk milleti o kadar oldu bittilere gelmiyor ki, saati çalınca dini temsilcisi şeyhülislâmı bile yakasından tutarak ondan en korkunç bir tarzda hesap soruyor. Sonra dinin en büyük temsilcisi halifeyi makamından indiriyor ve hapis ediyor! İbret!..
Sayfa 145
Diğer yandan, bu türden bir parti baskı dönemlerinde son derece kırılgandır. Burjuvazinin hareketin tümünü tamamen yok etmesi için liderliği ele geçirmesi yeterlidir. Parti, liderlerinin cezaevine girmesi veya saklanmasıyla felce uğrar; itaatkar üyelerin itaat edecek kimsesi kalmaz ve debelenmeye başlarlar. Moral bozukluğu hızlıca baş gösterir. Parti yalnızca baskı atmosferi sebebiyle değil, aynı zamanda iç kaynaklarının zayıf olması sebebiyle de parçalanmaya başlar.
Sayfa 190
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.