Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
O denli övgüye değer bulunan Fransız devriminin sonucu kapitalist bir burjuva devleti olmuştu. Ne katkı ama!
Sayfa 426 - 2.ciltKitabı okudu
Devrimleri yarı yolda durduran kimdir? Burjuvazi Neden? Çünkü burjuvazi doyuma ulaşmış çıkardır. Dün açtı, bugün bolluğun içindedir, yarın da doygunluğa ulaşacaktır.
Sayfa 117Kitabı okudu
Reklam
"Nereye gidersem gideyim, Kübalı bir devrimci olmanın sorumluluğunu duyacağım." Aslen Arjantinli olan Che Guevara, bu sözleri, Fidel Castro'ya gönderdiği veda mektubunda yazıyordu.
1831'de Lyon'da ilk işçi ayaklanması olmuştu; 1838'den 1842'ye, ilk ulusal işçi hareketi, İngiliz çartistleri hareketi, en yüksek noktasına varıyordu. Proletarya ile burjuvazi arasındaki sınıf savaşımı bir yandan büyük sanayideki gelişme, bir yandan da burjuvazi tarafından ele yeni geçirilmiş bulunan siyasal egemenlik ile orantılı olarak, Avrupa'nın en ileri ülkelerinin tarihinde birinci plana geçiyordu.
Sayfa 77
İbretlik Edirne Vakası
Padişah 2. Mustafa, hocası Feyzullah Efendi'yi çok sayardı, onu Şeyhülislâm yaptı. Hoca, devletin her işine karışmaya başladı. Otoritesini kuvvetlendirmek için olacak, hemen bütün akrabalarını büyük memuriyetlere tayin ettirir oldu. Bunlar görevi kötüye kullanmanın çeşitlisini yapar oldular. Sadrazamlar bile şımarık hocanın baskısı altında kaldılar. Padişah ise göz yumuyordu. Bunlar da seslerini çıkaramıyorlardı. Günün birinde millet ayaklandı. 2. Mustafa tahttan indirildi. Ve hoca yakalanarak işkence içinde öldürüldü. Önce burnu, sonra kulakları ve en sonra dudakları kesildi ve koparıldı, eşeğe ters bindirildi, gem yerine kuyruğu eline verildi, sokak sokak gezdirildikten sonra elleri, bacakları kırılarak kafası kesildi. Hoca bu hal ile Edirne caddelerinde sürükleniyordu. Nihayet papazlar getirildi, Hristiyan âyini üzerine ellerinde mumlar olduğu halde hocayı götürmeye başladılar. Bu da kâfi gelmedi. Bir ses yükseldi: ''Bu hainin cesedini vatan toprakları kabul etmez, Meriç'e atınız!'' dedi. Ceset Meriç'e atıldı ve Meriç'in suları onu Akdeniz'e balıklara yem olmak üzere sürükledi ve götürdü. Dikkat ediniz, Türk milleti o kadar oldu bittilere gelmiyor ki, saati çalınca dini temsilcisi şeyhülislâmı bile yakasından tutarak ondan en korkunç bir tarzda hesap soruyor. Sonra dinin en büyük temsilcisi halifeyi makamından indiriyor ve hapis ediyor! İbret!..
Sayfa 145
Milletler haklarına kavuşmak için ihtilâl yapıyorlar. Milletler haklarına ihtilâl ile kavuşuyorlar. Bu iş başka türlü olmuyor. İş başında bulunanlar, milletlerin muhtaç oldukları yenilikleri, rica ile, niyaz ile kabul etmiyorlar. En küçük ıslahata bile razı olmuyorlar. Aklın ve mantığın icaplarına uymuyorlar. Akıl ve mantık zorunlulukları, silâhla takviye edilincedir ki, iş başındakilere (Pekiyi!) dedirtmek mümkün oluyor! Bunun aksi tarihte nadir değil pek enderdir.
Sayfa 116
Reklam
1871 Paris Komünü
1871 Paris Komünü'nde yalnızca toplumsal çıkarın değil, aynı zamanda toplumsal libidonun da ifadesini görürüz. Komünün yenilgisi sonrasında yaşanan vahşi baskının —kitlesel kurşuna dizmeler, acımasız mahkemeler, binlerce kişinin ceza kolonilerine sürgün edilmesi— yalnızca sınıfintikamına dayandığına inanmak zor. Dönemin hatıraları, gazeteleri ve mektuplarına dayanan bir değerlendirme, burjuvazinin intikamını kendi insanlığının yeraltına yönelttiğini göstermektedir. Paris Komünü olarak adlandırdığımız sosyal libidonun kendiliğinden patlamasında burjuvazi hiyerarşik toplumu idare eden baskıcı mekanizmaların çöküşünü gördü. Bir anda kendi bilinçdışı itkileriyle yüz yüze gelerek, korku ve vahşilikle irkildi.
Sayfa 253
1871 Paris Komünü
Öyle anlar vardır ki, esasa dair olaylar, kapıları, ve hatta tüm evi, temellerinden sarsar. Böylesi kriz anlarında, herkesin sinirleri toplumsal aciliyetlerin sıradışı keskinlikleri tarafından gerildiğinde, kapılar yıkılır ve insanlar yıkılan bu kapıları, artık kitleler olarak değil, uyanmış kişilikler olarak geride bırakır. Bu insanlar teorik
Sayfa 253
Birinci Dünyada gerçekleşen tamamlanmış bir toplumsal devrimi takiben Üçüncü Dünya’da yaşanacak devrimci değişimlerin ne türden kurumsal yapılar ortaya çıkaracağını bugünden söylemek zordur. Şimdiye kadar, Üçünü Dünya emperyalizme karşı kendi başına mücadele etmek zorunda kalmıştır. Üçüncü Dünya’daki mücadelelere yönelik Amerika ve Avrupa’da yaşayan milyonlarca insanın ciddi uluslararası dayanışması olsa da, temel endüstri bölgelerinden gerçek, karşılık beklemeyen bir maddi yardım olmamıştır. Gelecekte devrimci ABD’nin ve Avrupa’nın Üçüncü Dünyayı tamamen ve çıkarsız bir şekilde desteklemeye başladığında, yalnızca Afrikalı, Asyalı ve Latin Amerikalı insanların iyiliğinden başka bir meselesi olmayan bir sürecin nelere kadir olduğu merak edilir. Bana kalırsa Üçüncü Dünya’daki toplumsal gelişmeler beklediğimizden daha güzel ve özgürlükçü biçimler alacaktır; ve şaşırtıcı biçimde, buradaki maddi kıtlıkla uğraşmak için tahmin edilenden çok daha az baskıya ihtiyaç duyulacaktır.
Sayfa 223
Sol Komünist Osinsky tüm bu düzmece iddialara keskince saldırmış ve partiyi uyarmıştır: “Sosyalizm ve sosyalist örgüt proletaryanın kendisi tarafından kurulmalıdır, ya da bunlar hiç bir şekilde kurulamaz, ama başka bir şey kurulmuş olur —devlet kapitalizmi.” “Sosyalizmin çıkarı” adı altında, Bolşevik parti, proletaryanın kendi çabaları ve inisiyatifiyle kazandığı alanlardan onu çıkarmıştır. Parti, devrimi koordine etmemiş ve hatta yönetmemiş, onu boyunduruğu altına almıştır, önce işçi sonra da sendika denetiminin yerini, devrim öncesi zamanlarda olduğu kadar canavarsı bir karmaşık hiyerarşi almıştır. Sonraki yılların gösterdiği üzere, Osinsky’nin kehaneti gerçekleşmiştir
Sayfa 193
Reklam
Bolşevikler’in partiyi işçi sınıfından izole olacak raddeye kadar merkezileştirme eğiliminde oldukları ne kadar vurgulansa azdır. Bu ilişki daha sonraki Leninist çevrelerde nadiren incelenmiş olsa da, Lenin bunu kabul edecek kadar dürüsttü. Rus Devrimi’nin tarihi yalnızca Bolşevik Parti’nin ve onun destekçilerinin tarihi değildir. Sovyet
Sayfa 192
1918 yılında Brest-Litovsk anlaşmasına dair hizipsel çekişmeler öyle ciddi bir hal almıştır ki Bolşevikler neredeyse iki komünist partiye bölünüyorlardı. Kızıl Ordu içerisindeTroçki’nin merkeziyetçilik eğilimi karşısındaki muhalefet hareketleri bir yana, Demokratik Merkeziyetçiler ve İşçi Muhalefeti gibi muhalif gruplar 1919 ve 1920 yılları boyunca parti içinde keskin bir mücadele sürdürdüler. Bolşevik Parti’nin tamamen merkezileşmesi —daha sonraları “Leninist birlik” olarak isimlendirilmiş şey— 1921’den önce olmamış, ancak Lenin’in Onuncu Parti Kongresi’ni hiziplerin yasaklanmasına ikna etmesiyle gerçekleşmiştir. Bu tarih itibariyle, Beyaz Ordu güçlerinin büyük çoğu ezilmiş ve yabancı müdahaleciler güçlerini Rusya’dan çekmişlerdir.
Sayfa 191
Diğer yandan, bu türden bir parti baskı dönemlerinde son derece kırılgandır. Burjuvazinin hareketin tümünü tamamen yok etmesi için liderliği ele geçirmesi yeterlidir. Parti, liderlerinin cezaevine girmesi veya saklanmasıyla felce uğrar; itaatkar üyelerin itaat edecek kimsesi kalmaz ve debelenmeye başlarlar. Moral bozukluğu hızlıca baş gösterir. Parti yalnızca baskı atmosferi sebebiyle değil, aynı zamanda iç kaynaklarının zayıf olması sebebiyle de parçalanmaya başlar.
Sayfa 190
Parti, hiyerarşide, kadrolarda ve merkezileşmede daha çok verimlilik aradıkça, devrimci bakış açısından daha az verimli hale gelir. Kararlara herkes ayak uyduruyor olsa da, bu kararlar genellikle yanlıştır; ve özellikle de —her devrimde olduğu gibi— olaylar daha hızlı gelişmeye ve beklenmeyen şekiller almaya başladıkları zamanlarda. Parti yalnızca bir konuda etkilidir: devrim başarılı olursa, toplumu kendi hiyerarşik imgesinde biçimlendirmekte. Bürokrasiyi, merkezileşmeyi ve devleti yeniden yaratır. Bürokrasiyi, merkezileşmeyi ve devleti besler. Bu türden bir toplumu meşru kılan tüm toplumsal koşulları besler. Hatta, “sönümlenip ortadan kaybolmak” yerine, “şanlı parti” tarafından kontrol edilen devlet, devletin —ve onu “koruyacak” partinin—var oluşunu “zorunlu kılan” koşulların kendisini muhafaza eder.
Sayfa 189
Parti genişledikçe, liderlikle neferler arasındaki mesafe giderek artar. Liderler “önemli şahsiyetler” haline gelmekle kalmaz, aynı zamanda tabandaki canlı durumla bağları kopar. Kendi durumlarını uzaktaki herhangi bir liderden daha iyi bilen yerel gruplar, kendi öngörülerini yukarıdan gelen direktiflere göre ikinci konuma atarlar. Yerel sorunlara dair herhangi bilgisi olmayan liderlik, bu sorunlara uyuşuk ve ihtiyatlı bir şekilde yanıtlar üretir. Her ne kadar “geniş bakış açısı”, daha büyük “teorik yetkinlik” iddiasında bulunsa da, liderlerin yetkinliği kişinin yönetim hiyerarşisinde yükselmesiyle kaybolur. Kişi, gerçek kararların verildiği düzeye ne kadar yükselirse, karar alma süreçlerinin doğası o kadar muhafazakardır, etkili olan faktörler daha bürokratik ve ikincildir, hayal gücünün yerini daha çok prestiji ve kısıtlamaları düşünmek alır, devrimci amaçlara adanmışlıkta daha çok ilgisizlik baş gösterir.
Sayfa 189
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.