Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Edebiyat Araştırmaları

Profil
Çek yapısalcılarının belirttiği gibi, edebî anlamın büyük bir kısmı alıcının ürettiği anlam sayesinde değişikliğe uğrar.
Sayfa 117Kitabı okudu
Iser, metinle iletişime geçen okurun, metni yeniden düzenleyerek ve yeniden yazarak bir bakıma ikinci yazar olduğunu belirtir.
Sayfa 114Kitabı okudu
Reklam
Canteur, Yunan mitolojisinde gövdesi, kolları ve başıyla insan, vücudu ve ayaklarıyla at olan bir yaratıktır. Biz böyle bir yaratığın renk, boyut ve karakterini hayâl etmede serbest davranırız. Canteur, gerçek veya otonom bir nesne değildir. Kalıtım incelemeleri gelecekte hangi sonuca ulaşırsa ulaşsın, Canteur'un bu özelliğinin değişmesi imkansızdır. Edebî metinlerdeki nesnelerin gerçek değil, sadece sözde nesneler olduklarını dikkate alırsak, Ingarden'e göre, yazarın, anlatıcının ya da kahramanın bu nesnelere dayalı olarak meydana getirdiği hükümlerin de sadece kurgusal bağlamla ilişkili olan güya (yarı)-hüküm (quasi-judgement/Quasi-Urteile) olmasına şaşmamak gerekir. Hükümlerin, boşlukların belirsizliklerin tamamının dolması hiçbir zaman beklenmemelidir.
Sayfa 110Kitabı okudu
Schlegel romantik ironiye mahsus bir tavırla şu soruyu sorar: Bir şeyin anlaşılmaz olması onu öyle âdi ve kötü bir şey yapar mı? O, rasyonalist gözle şunu da ilave eder: Hakikatte, dünya arzularınız icabı bütün yönleriyle oldukça anlaşılabilir bir varlık olsa, bundan sıkıntı duymaz mısınız?
Sayfa 31 - Hece YayınlarıKitabı okudu
352 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitap, bütün edebiyat teorileri ve eleştirilerine temas etmiştir. Berna Moran, bu kitapla 1973 Türk Dil Kurumu Bilim Ödülü'nü kazanmış ve bu kitapla bizlere büyük bir ışık tutmuştur.
Edebiyat Kuramları ve Eleştiri
Edebiyat Kuramları ve EleştiriBerna Moran · İletişim Yayınevi · 2021927 okunma
Yeni Eleştiri
Yazarın amacını bilmenin, eleştiri için ne gereği vardır ne de yararı. Bir kere, yazarın kafasındaki amacın (anlamın) ne olduğunu bilemeyiz. Ayrıca eserin anlamının, yazarın düşündüğü anlam olduğunu sanmak, yazarın 'yapmak istediği' ile 'yaptığı'nı birbirine karıştırmaktır, çünkü yazarın amaçladığı ile gerçekleştirdiği aynı olmayabilir. Eserin anlamı, artık yazardan kopmuş olan metindedir ve orada aranması gerekir.
Sayfa 208 - "The Intentional Fallacy" adlı yazıdan.Kitabı okudu
Reklam
Yeni Eleştiri
Okullar ve üniversitelerdeki edebiyat öğretimi de eserlerin kendilerine özgü yanlarını kavramaya, sanat değerlerini saptamaya ve onlardan tad almaya yardımcı olmadığı için, öğrenci şiiri (romanı, oyunu) ya bir sosyoloji belgesi, ya bir âhlak dersi ya da bir tarih eseri gibi ele almaya başlar.
Sayfa 207 - İletişimKitabı okudu
Bir yazar kinci bir adamın duygularını başarı ile dile getirdi diye kendisinin de kinci bir adam olarak bu duyguları yaşamış olması gerekmez: Kinci bir adamın psikolojisini kavraması, duygularını tasavvur edebilmesi ve bunları dile getirebilecek kadar usta olması gerekir.
Sayfa 131 - Cem Yayınevi/8. Baskı
395 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Temel kaynaklarımdan biri oldu. Okuyacak okurlara tavsiyem: Yazarların farklı milletten olması sebebiyle verilen örnekler bittabi akılda kalıcı olmuyor. Bu bağlamda akılda kalıcılığı artırmak için not almayı tavsiye ederim.
Edebiyat Teorisi
Edebiyat TeorisiAustin Warren · Dergâh Yayınları · 202161 okunma
400 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Edebiyatı daha iyi anlayabilmek adına muhakkak okunması gereken bir kitap olduğu kanaatindeyim. Kitabın sonunda edebiyatın tüm alanını ihtiva eden kaynaklar gösterdiği için ve anlatımı şiir, roman vb. gibi örneklerle zenginleştirdiği için yazara ayrıca müteşekkirim.
İsmail Çetişli
İsmail Çetişli
Edebiyat Sanatı ve Bilimi
Edebiyat Sanatı ve Bilimi
Edebiyat Sanatı ve Bilimi
Edebiyat Sanatı ve Bilimiİsmail Çetişli · Akçağ · 201139 okunma
Reklam
Patronun özel ilgisine erişenler, onun terbiyeti sayesinde iyi mevkiler elde ederler, onun yetiştirmelerinden sayılırlardı. Yalnız sanatçı için değil, genelde, Osmanlı patrimonyal (babadan oğula) toplumunda terbiyet, kulluk, intisab (bağlanma) sosyal ilişkilerin temeli olmuş, hem patron hem kul için gerekli bir sosyal bağ oluşturmuştur.
Sayfa 16
Patron için şöhretini ve mevkiini yüceltmek, kul için hayatta kalmak, ilerlemek için bu bağlılık esastı. Bu patrimonyal prensip, patron-kul ilişkisi, Osmanlı devletinin temel yapı ve menşeinde görülür.
Sayfa 16
Ana kim şâh-ı cihânun i'tibârı olmasa Zû-fünûn-ı dehr olsa dahi bulmaz iştihar Aşık Çelebi Tezkiresi, s. 304 (Dünya sultanının koruyuculuğunu elde edemeyen kişi, cihanın en yeteneklisi de olsa şöhret kazanamaz.)
Sayfa 80
Osmanlı sanatının en belirgin özelliğinin saray tarafından desteklenmesi ve saraya göre şekillenmesi olduğu söylenebilir.
Sayfa 31