Abdurrahim Karakoç’un şiirlerinde değişik bir tad vardır. İlk kez okuyanlar bile farkeder bunu. Anadolu’nun en ücra köşesindeki bir köyde pişen ekmeğin tadıdır o tad. Güneş batmaya yakınken, toz toprak içinde evine gitmeyen çalışan babanın evinde aldığı huzurun tadıdır o tad…
Nedendir bilmiyorum Karakoç’u her okuduğumda kendimden bir şeyler buluyorum. Yazdığı her şiiri ben yazmışım gibi hissediyorum. Belki de onu diğer şairlerden farklı kılan yanı budur.
Bu topraklarda bin yıl sonra da; Anadolu halk şiirinin öncü isimlerinden olan Abdurrahim Karakoç’un şiirleri okunacak, ezgileri dillerde türkü olup söylenecek…
Var olsun. Ruhu şad olsun.
Kahkaha atmayı bırak bir yana
Tebessüm bile yakışmıyor bana
Baksana çocuğum
Baksana
Pınarlarım susamış
Ekmeklerim acıkmış
Sürmüşüm tarlaları
Dua tohumları ekmişim
Beklemişim
Beklemişim
Hüsran çıkmış
İsyan çıkmış
Sırat’tan incedir sevda köprüsü
Beraber geçelim tut ellerimden.
Niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü
Beraber uçalım tut ellerimden
Gönüldeki birlik kalkandır dışa
Aldırma ayaza, yele, yağışa
Giden ilkbahara, gelecek kışa