Saray yazıcılarının kalemlerinden çıkan tarih kitaplarına yaslanarak hareket eden dinsel ve siyasal örgütlenmeler, cemaat ve sivil toplum örgütleri; kapı kullarına yakışır bir dille yazılmış tarih anlatımının sonrasında halkı peşinden sürükleyebiliyor, söylem ve eylemleri ile sömürü üzerine kurulu bir düzeni meşrulaştırabiliyor ve bu bilinç hali üzerine kendilerini kabul ettirebiliyorlar. Şüphesiz bu örgütlenmeler dinsel meşruriyet ve güçlerini de "kiralık" kalem erbapları, tarikat şeyhleri ile sözüm ona halife ve ulemaların kendileri için söyledikleri "dini bütün örgüt" safsatalarından alıyorlar.
Müslüman dünyanın neredeyse tümüne tahakküm eden ve Müslüman halkı adeta zihinsel olarak kötürümleştiren hakim akıl, elbette bu inanılması zor durumu tarihin derinliklerinden alıyor.
Kur'an henüz insanlara ulaşmadan önce tek tanrı inancını taşıyan kişilere Arapça Hanif, bu inanca da Hanif İnancı adı verilir. Bu kişiler İbrahim peygamberin yolunda oldukları için bu isimle anılırlar.
'Hanif' inancına mensup bu kimselerin en meşhur olanları ise aynı zamanda Hz. Muhammed'inde akrabaları idi. Bunlar:
• Hz. Muhammed'in ilk eşi Hz. Hatice'nin amcasının oğlu Varaka b.Nevfel,
• Hz. Muhammed'in halası Umeyme'nin oğlu Ubeydul lah b. Cahş,
• Varaka ve Hz. Hatice'nin amcasının oğlu Osman b.Hu veyris,
• Hz. Ömer'in amcaoğlu Zeyd'dir.
Müslüman bireyin zihnini hurafe, yalan ve korku ile kuşatan; egemenlere her zaman biat etmesini isteyen, dua ve tevekkül nasihatleri ile muhakeme gücünü elinden alan zehrin kaynağı Emevilerdir.
Her ne kadar ilk rasathanenin Abbasîler devrinde yapıldığı söylense de Ürdün'ün Amman şehrindeki Emevîlere ait Kusayru Amre Sarayı, bize bunun tam tersini söylüyor. Kusayru Amre Sarayı'nın hamam kubbesinde, gökyüzü haritasını andıran haritada yaklaşık 400 yıldız, takımyıldızları ve burç kuşağının (zodyak) koordinatları ile birlikte verilmiş olması, Emevîler devrinde küçük çaplı da olsa rasathanenin kurulduğuna dair önemli deliller barındırıyor.
Daha Bedir Savaşı'nda İslam'ın karşısına dikilen Ebu Sufyan ve karısı Hind, yenilgilerini öyle bir kin ile kalplerine kazıdılar ki bir daha silmek nasip olmadı. En son, Hazreti Peygamberin ciğeri Hazreti Hüseyin Kerbela'da şehit edildiğinde, Ebu Sufyan ve Hind'in torunu olan Yezid (lanet olsun ona) güya İslam halifesi idi. Elli dört yılda oluvermişti her şey... Ondan sonrası da akıl almaz bir çürümeyle dolu olan Emevi saltanatı...
Hurafeler, bidatler ve sapkınlıklarla dolu bir din yaratmak için her şeyin içini boşalttılar. Sahte düşmanlara karşı alınan sahte zaferlerle inancın kaynağını, sebebini, aksiyonunu değiştirmek istediler. Şeriati'nin uzunca bahsettiği gibi, "İslam'ı putperestlige muhalefet biçiminden puta muhalefet biçimine dönüştürdüler." O put yıkıldığı zaman, putperestligi yıktığımızı zannettik ve geri kalan her şeye rıza göstermeye başladık. Oysa yer gök put olmuştu!