dünyanın aklınıza gelebilecek neredeyse bütün ülkelerinden yaşıtlarımla bir bağ kurmama sebep oldu Harry Potter. İngiltere’den Meksika’ya, Avustralya’dan Japonya’ya kadar pek çok çocuk gibi bende Harry ve onun maceraları ile büyüdüm. 11-12 yaşlarında henüz kitap okuma alışkanlığının ite kaka kazandırılmaya çalışıldığı; İki Yıl Okul Tatili, Hazine Adası vb. gibi kitaplarla debelendiğim bir dönemde, sokakta top peşinde koşmaktan ya da televizyonda Pokemon izlemekten çok daha keyif verecek bir kitapla karşılaşmak, geriye dönüp baktığımda bütün hayatımı etkileyecek çok büyük bir şanstı. O bahsettiğim okuma alışkanlığını çoktan kazanmış, ilkokulda Ramses okuyan kuzenimin “bak çok güzel kitap, oku” diye bıraktığı; birkaç hafta yine suratına bakmadığım Harry Potter ve Felsefe Taşı, kitap kavramının gerçekte neye karşılık geldiğini gösterdi bana. Kalın kapaklı, içinde harflerden, kelimelerden oluşan yüzlerce sayfanın aslında bir kitap olmadığını; bir macera, bir hayat, bir dünya olduğunu öğretti. Okuduğum en iyi klasiklerden biri olan seriyi sizin de okumanızı öneririm.