"Bilgi, bana bir harita odası gibi geliyor. Kütüphaneye her gidişimde bunu düşünür, etkilenirim. Öğretmenliğin rolü, çocukların harita odasının içinde ne olduğunu sistemli biçimde öğretmek. Öğretmen, harita odasındaki rehberdir, hepsi o. O bilgiler onların kafalarının içinde değil. İcat eden, yaratan onlar değil. Her şey o harita odasında. Öğretmenler harita odasından nasıl yararlanacaklarını bilir. Onların işi, normalde orada kaybolabilecek kişilere yol göstermektir."
“ Tanrı eğri çizgilerle doğru yazar” der bir atasözü. Peki insan? Yıllarca inatla dümdüz gideceğim diye, neleri yıkar, neleri kırar?
Gecikince, tökezleyince, dönüp bir daha yapmak zorunda kalınca, yavaşlayınca neden hep kendine kızar?
Günümüzün en büyük lüks mali gerçekliktir. Sistemin anlattığı hikayeler içinde inanmayı seçtiğimiz hikayeler aracılığıyla şu ahir ömrümüzde kâh bilinçli kâh bilinçsiz kendi gerçeğimizi inşaa ederiz.