Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Tıpkı Karadeniz'in coğrafyası gibiyim, bazen gözü kara coşkun, bazen içi kara ve suskun. Bir yanım yeşillik, bir yanım alabildiğine mavi.. ♡
Bizim ahşap evimizin kapısı Kastamonu'da iki kanatlıydı. Biri hep kapalı dururdu kanatların ardında demir dayak. Gece olur karanlığın haşyetinden kapanırdı tek kanat. Boyasızdı tahta kapı bu yanıyla güvenirdim ona. Yıl elli üç. Üçteyim. Dövüşmek üzereyken bir yaşıtımla Malenkof! diye bağırmışım öfkeden patlayarak zavallı arkadaşım hiçbir şey anlaşılmayan bu telâffuz karşısında şaşırıp kaçtı bağıra ağlaya. bir kanadı açılmayan Sonra kızlar geldi boyasız kapının önündeki betonda rond yaptılar ve raspa oynadılar: Raspa raspa ras Kore'ye mektup yas.
Reklam
Bizim vatanseverlik duygumuzu, en coşkun mısralarla ortaya koyan şairlerimizin başında, Orhan Şaik Gökyay duruyor. Bu vatan, toprağın kara bağrında Sıradağlar gibi duranlarındır Bir tarih boyunca onun uğrunda Kendini tarihe verenlerindir. Tutuşup kül olan ocaklarından Şahlanıp kan akan ırmaklarından Hudutlarda gaza bayraklarından Alnına ışıklar
Sayfa 233
İstiklal Marşı
Bir gurur veriliyordu Kastamonu’ya… İstiklal Marşı, Anadolu’da ilk kez Kastamonu Açıksöz Gazetesi’nde neşrediliyordu… Ruhun şad olsun Büyük Şair…
El yazması eserlerimiz, kitaplarımız yakıldıktan, camilerimiz satıldıktan sonra sıra kıymetli halılara ve antika eşyalara geldi. Size hangisini anlatsam beyefendi? Musa Fakih veya Zihnizade Camii'nin çok güzel ve çok büyük bir halısı vardı. Bütün Kastamonu o halının vakti zamanında beş yüz altına alındığını bilirdi. İşte o güzelim halıyı bir gün Zihnizade Camii'nden alıp valinin makam odasına serdiler. İtiraz etmek kimin haddine düşmüş. Hah, bir süre valinin ayakları altında kaldı. Sonra bir gün nasıl olduysa o nadide hali Vilayet Konağı'ndan, hem de valinin makam odasından çalınıp gitti. 70-80 metrekare büyüklüğünde bir halıyı tek başına kim dürebilir, tek başına kim omuzlayabilir ve sonra hiç kimseye görünmeden Vilayet Konağı'ndan kim sıvışıp gidebilir? Hiç kimse o halının bir gece yarısı nasıl kanatlanıp uçtuğunu öğrenemedi! Hiç kimse o modern hırsızlık üzerine yürümek cesareti gösteremedi. Halka dönük, halk için, halktan yana olan bir parti zamanında zavallı Kastamonu halkı "Bizim o antika halımız ne oldu?" diyemedi. Zamanın Kastamonu valisi de o müthiş hırsızlık üzerinde hiç durmadı. Sanki odasından eski, günü geçmiş bir gazete parçası alınıp götürülmüş gibi bir tavır takındı. Polisler eskici pazarlarında bir iki dükkâna şöyle bir girip çıktılar, sonra onlar da işin peşini bıraktılar. Halının nerede, kimin evinde dürülü kaldığını çok iyi bildikleri hâlde oralara yanaşamadılar. Hatta çalınan halının çok yakınlarında nöbet tuttular. Hırsızlığa göz yumdular.
Parçalanmış Anadolum, Türkiyem Kan oturmuş hep yüreklere Alaca bezler çekilmiş direklere Bu pörsük, bu kansız bez benim değil İndirilmiş al bayraklar benim Çiğnenmiş topraklar benim!
Orhan Şaik Gökyay
Orhan Şaik Gökyay
Reklam
1925'li, 1930'lu yıllar korkunç yıllardı. Allah bize bir daha öyle yıllar, öyle valiler göstermesin! Başımızdaki adamlar lâikliği "din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılması" şeklinde anlıyor ve anlatıyorlardı. Bu, din düşmanlığının kibar bir şekilde ifadesidir. Çünkü din dünya için indirilmiştir, ahiret için değil.
KASTAMONU'LU HASİB EFENDİ
1928 yılında Harf İnkılâbı yapıldıktan sonra birtakım bağnaz adamlar "Biz artık Latin alfabesiyle okuyup yazacağız, eski harflerin hükmü geçti." safsatasıyla milyonlarca arşivimizi Bulgaristan'a kilosu üç kuruş on paradan sattılar. O arşivlerimiz hâlen Bulgarların elinde bulunmaktadır.
1930'lu yıllarda halk, korkusundan cuma namazlarına bile gelemiyordu... Kastamonu bir gâvur işgaline uğramış olsaydı, halk bu zulme karşı direnirdi. Ama kendi devletinin zulmü önünde kan kusuyor, kızılcık şerbeti içtim, diyordu.
Kastamonu'da yaşadığım dehşet verici ikinci hadise vakıf eseri olan camilerimizin satılması oldu. 1930'lu yıllarda şehrin içinde 42 veya 44 camimiz vardı. Devrin CHP valisi bu camilerden 33'ünü satışa çıkardı. Satışı istenen camiler arasında, bizim Yılanlı Camii'miz de vardı. Onu belki üç yüz sene önce benim dedelerim hayır
24 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.