Necip Fazıl Kısakürek'in şiiri olarak alınmadığı için Cumhuriyet sonrası şiirimizin gerçek yorumu yapılamamıştır. Bir kesim
Nazım Hikmet Ran'ı Cumhuriyet dönemi şiirinin açıklanması için bir anahtar şair olarak almak istedi. Oysa,
Nazım Hikmet Ran, içerden çıkan değil dışardan gelen, arûzu boyuna soyunup heceyi boyuna giyinmeye çalışan geç kalmış eski ve yabancı bir Âkif gibidir. Sağladığı cezbe ordan gelmekte ve bu cezbenin çarçabuk kayboluşu da buradan gelmektedir..."
Charles Baudelaire'de daha çok sığınılan dünya, ten hazlarının, afyonun, bayıltıcı kokuların insanı kendinden kaçıran dünyasıdır. O, alelâdeyi bu araçlarla kırmak ister.
Necip Fazıl Kısakürek'in şiirinde ise, "ezel fikri" ve "ebed duygusu"dur gidilecek, aranılacak ülkenin özelliği. Batı şairlerinde kendi iklim ve yerlerinden kopuş ve kaçış önemlidir..."
Necip Fazıl Kısakürek'i Batılı anlamda bir sembolist şair saymaya imkân yoktur! Gerçi şiirinde sembolist bir yapı zaman zaman göze çarpmaktadır. Ama, bu, Batı şairinde daha çok bir estetik ve poetik kaygı olduğu hâlde, Necip Fazıl'da hakikati arama ve bulma cehdinde ruhun zaman zaman büründüğü renk ve çok defa da aştığı üslûp vak'ası olmaktan başka bir şey değildir. Sembolizm,
Arthur Rimbaud'yu nefsle ruhu ayıran cidarın titreşimlerindeki arı uğultusuna, arı oğulu lirizmine ulaştırmıştır. Necip Fazıldaki sembolizm ise, Bu âlem anlayışının ötesinde, ruh dünyasını tasvir araçlarından ve imkânlarından biridir..."