“Aydınlanma dönemi bir yandan insanın aklını ve özgürlüğünü birinci plana çıkarttı, diğer yandan, bu devrede ‘deli’ dedikleri insanları ‘akıl hastaneleri’ne kapamaya başladılar. Akıl ve özgürlük önemli değerlerdi, ama, eğer birileri doktorların, filozofların, bilim adamlarının ‘akıl’ ve ‘özgürlük’ tanımlarına uymuyorsa, bu kişiyi kurumlara kapamaya ve hapse atmaya başladılar. Böylece a–kıl hastanesine atılanlar, dışarıda kalanlara, aklın ve özgürlüğün ne kadar önemli olduğunu belirtmek üzere gösterilmeye başlandılar.
“Kimseyi akıl hastanesine koymazsan, aklın, mantığın ve özgürlüğün bir anlamı olmayacaktı; çünkü bu kavramlar, yoklukla–rıyla karşılaştırılarak anlam kazanırlar. İnsanlar kendilerini zıtla–rıyla karşılaştırarak tanımlarlar; tabii kendilerini karşılaştırdıkları
‘öteki’ kişi kendilerinden daha aşağı, daha anormal, daha tuhaf o–lan insanlardır. Bu sürece ‘ötekileştirme, öteki yapma’ denir. Öte–kileştirme sürecini kullanan insan, diğer insanı aşağılayarak, kendinin normal olduğunu tanımlar.
Foucault, insanların doğuştan birbirlerinden çok farklı olmadığını, ama bu ötekileştirme süreci içinde gittikçe birbirlerinden farklı hale geldiğini söyler. Erkekler, kadınları ötekileştirerek kendilerini tanımlarlar; karşıt cinsellikte olanlar eşcinselleri ötekileştirerek kendilerini tanımlarlar; Hıristiyanlar, Yahudileri, Yahudiler Müslümanları ötekileştirir.
Kan tadına doymayan vampirvari bir damak,
Uçurumdan düşmeye kalan o en son ramak,
Karanlık sürsün diye ışıkları kapamak,
İşte bu kadar kolay farklılığı dışlamak...
Yaftalamak, hor görmek bir de suçlu çıkarmak,
Herkese benzesin diye ısrar edip yalvarmak,
Baskı kâr etmeyince saldırıp çamurlaşmak,
İşte böyle bir olay farklılığı dışlamak...
İnsanî her değer, her fikir, her unsur bir farktır,
Tarih ancak çoğulculukla ilerleyen çarktır,
Her varlığı farklılığıyla sevebilmek şarttır,
Farklılığı dışlamak tüm vicdanları kanatır...
Herkesi ve her şeyi olduğu haliyle sevebilen Doktor MBC
Hafızasında iz bırakan en eski yıllarda, sadece itildiğini, istenmediğini, dövüldüğünü hatırlatıyor... Yabancıydı. Oynamadı, çocuk olmadı, içine ve kitaplara kapandı.
(Jurnal, 26.1.1963)