Bir başkasının onu nasıl sevebildiğini, sevmeye nasıl hakkı olduğunu bazen anlamıyorum, çünkü onu yalnızca ben o kadar yürekten ve o kadar fazla seviyorum ki, ondan başka ne bir şey tanıyor, ne bir şey biliyorum; ondan başka da bir şeyim yok zaten!
"Gözlerimi kapadığım zaman senin hayalini görüyorum..."diyorsun. Ah Aliye,ben gözlerim açıkken bile hep seni görüyorum. Her şeyde senin hayaline tesadüf ediyorum...
Aklın, zekanın, güvenin ,inanmanın, sevginin, sevmenin veya sevilmenin sürekli olarak teraziye koyulduğu bir hikaye. Charlie hissettikleriyle, söyledikleriyle, kimi zaman yazısıyla kimi zaman hatırladıklarıyla veya hatırlayamadıklarıyla kuruyor o teraziyi. Sanki o teraziyi sizin gözünüzün önünde tartıyor veya tartamıyor. Terazi mi bozuk? İnsanlar mı? Okurken canınızı yakacak bir hikaye onunki. Çünkü bizden, içimizden biri o. Yolda, sokakta, pastanede, otobüste her yerde var Charlie'ler. Sizce biz onları gerçekten fark edebiliyor, gerçekten içlerini görebiliyor muyuz? Gerçekten baksak, içlerini görebilir miyiz? Aslında görebiliriz çünkü bizim gibi maskelerini kuşanıp çıkmıyorlar sokağa. Bu kadar duru olan o insanları fark edememek hepimizin hatası. Kitap bu konuda bize ışık oluyor; onlar varlar ,hep vardılar ve hep var olacaklar . Sevginin, insan yerine konabilmenin en ufak kırıntısına muhtaç hissederek sürdürüyorlar hayatlarını. Görünür olmak, duyulur olmak, adam olmak, insan olmak gayretiyle tutunuyorlar hayata hem de hayatın tüm aşağılamalarına ve şansızlığına rağmen. kitabın sonunda size de bir terazi kurdurtsun kitap. düşünün ve tartın bakalım Charlie'lere olan hassasiyetiyetinizi.