"Ah, çocuk," dedi sesini alçaltarak ve pencereden bana doğru döndü. "Ben seni niçin seviyordum ki? Bilincine varmadan da olsa benden daha üstün yanların
için, gerçekten benden daha yukarılarda, daha seçkin, daha zarif ve ışıltılı olduğun için. Ben yoksunluktan, karanlıktan ışığa gelir gibi geldim sana. Ayrıca niye olmasın ki? Bizi ruhumuzun ıssızlaşmasından kurtaran, mesleğimizin tekdüzeliğini dengeleyen böyle kadınlar değil midir? Meslek hayatında, orada üstün olabiliriz; karar veren, emreden, altımızdakileri yönlendiren biz olabiliriz; fakat sevdiğimiz kadının karşısında, orada bu kötü hırs kalmıyor, inan bana. O zaman yine çocuklar gibi sade ve iyi oluyoruz; armağanlarımızı almak, başımız kucağınızda en güzel düşleri dinlemek istiyoruz."
Sevmeye hazır kişi, kaçınılmaz biçimde, acı çekmeye de hazırlıklı olmalıdır çünkü varoluşun çelişkileri içinde acı çekmeden sevmek hemen hemen olanaksızdır. Bu yüzden sevmek büyük cesaret, cesaretlerin en büyüğünü, ister.