Diye sorsalar bana emek derim
Sorsalar yeniden yürek derim
İlgi âlaka derim vefa derim sonra
Biraz fedakarlık olmalı
SEVMEK NEDİR? diye sorsalar bana
Doğruluk derim, önem derim, şefkat derim
Ve "GÜVEN"derim ısrarla
Birazda sitem vardır elbette
SEVMEK NEDİR? Diye sorsalar bana
Aidiyet derim, onaylanma derim
Kabul derim ki, olmazsa olmazdır
Ve yine sorsalar bana
SEVMEK sakınmaktır derim, kendinden bile
Saygı derim, Merhamet derim, minnet derim
Küsmek derim biraz
Ve yine sorarlarsa ısrarla MUCİZE derim
#Alıntı
"Ah, çocuk," dedi sesini alçaltarak ve pencereden bana doğru döndü. "Ben seni niçin seviyordum ki? Bilincine varmadan da olsa benden daha üstün yanların
için, gerçekten benden daha yukarılarda, daha seçkin, daha zarif ve ışıltılı olduğun için. Ben yoksunluktan, karanlıktan ışığa gelir gibi geldim sana. Ayrıca niye olmasın ki? Bizi ruhumuzun ıssızlaşmasından kurtaran, mesleğimizin tekdüzeliğini dengeleyen böyle kadınlar değil midir? Meslek hayatında, orada üstün olabiliriz; karar veren, emreden, altımızdakileri yönlendiren biz olabiliriz; fakat sevdiğimiz kadının karşısında, orada bu kötü hırs kalmıyor, inan bana. O zaman yine çocuklar gibi sade ve iyi oluyoruz; armağanlarımızı almak, başımız kucağınızda en güzel düşleri dinlemek istiyoruz."
Sevmeye hazır kişi, kaçınılmaz biçimde, acı çekmeye de hazırlıklı olmalıdır çünkü varoluşun çelişkileri içinde acı çekmeden sevmek hemen hemen olanaksızdır. Bu yüzden sevmek büyük cesaret, cesaretlerin en büyüğünü, ister.