"Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün topluma karşı işlenmiş bir suçtur.
Bu bilinci paylaşmak ve bu sorumluluğu yerleştirmek zorundayız.
Uygarca paylaşılan sorumluluk bilinci, özgürlüğün de, demokrasinin de tek güvencesidir.
Bu güvence sağlanmadıkça, demokrasinin temeline tek bir taş bile konmuş olamaz.
Unutmayalım ki;
"cesur bir kez, korkak bin kez ölür".
Önemli olan,insanın böyle bir toplumda "mezar taşı" gibi
suskunluk simgesi olmamasıdır."
Korkusuz insanların korkak olduğunu, korkak insanların cesur olduğunu ona nasıl anlatabilirdim ki, insan cesur olduğu sürece kendinden bile korkar, bu yaşamın kanunu.
Margarita, erkekler öyle sanıldığı gibi büyük davalar için savaşmaz.Hiçbir büyük dava bizi bu kadar cesur,acımasız ve fedakar kılamaz.Büyük davayı göremezsin ki,görünür, ele gelir bir şey değildir o.Bakma, Tanrı için, Papa için,vesaire büyük sözler edilmesine.Bu sözler kıçımızı rahat döşeklerimizden kaldırıp bir araya gelişimiz içindir.Biz bir
BİR DE AŞK VAR
Korkak savaşçılar var.
Çıkıp da meydanlara;
Süregelen acılarının önüne set koymaksızın,
Hızlı adımlarını,
Ürkek bakışlarının ardına koymakta oldukça cesur olan kokak savaşçılar…
Cesur savaşçılar var.
Çıkıp da meydanlara;
Tarihe adlarını,
Kükrek yenilmişliklerinin üzerine zaferlerinin imzasını atan cesur
KUVAYİ MİLLİYE'den: 1
Onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
hava da kuş kadar çokturlar;
korkak, cesur, cahil, hakim ve çocukturlar
ve kahreden yaratan ki onlardır,
destanımızda yalnız onların maceraları vardır.
Kahramanlara, görevlerini, halk değil, kendileri verirdi. Dolayısıyla kahramanların halktan hesap sorma hakkı yoktu. Kahramanlar cesur ve aptal insanlardı. Halksa korkak ve kurnazdı. Anlaşmaları mümkün değildi.