~spoiler~
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, kimsenin kafasında gerçekle örtüşmeyen, ne kadar sahici ayrıntıyla donatılırsa donatılsın ayakları yere basmayan bir tasarıyken Halit Ayarcı isimli bir hayalperestin yersiz cesaretiyle eyleme dökülür. Yığınla insan, kaval sesini takip eden fare sürüsü gibi bir fiyaskoya doğru sürüklenmektedir, en başta da romanın kahramanı Hayri İrdal... Hayri İrdal, Nuri Efendi'nin kendisine aşıladığı saat ve zaman kavramlarına olan yoğun ilgisiyle ve felsefesiyle bu tasarının ilk kıvılcımını çakan kişidir. Çocukluğu da Mübarek'in (evliya saat) gölgesinde geçmiştir. İnşaasına çok insan ve emek vakfedilen bu uçuk kurum, "Bu müesseseye ne lüzum var?" sorusuna cevap verilemediğinde çatırdayarak yıkılır. Herkes son sayfaya kadar fareli köyün kavalcısı fareleri döküldükleri suda yüz üstü bıraktı sanır. Bir nebze haklılar da... Son pişmanlık fayda etmemiştir..
Bazen zihnim yazarın anlatımındaki dağınıklığı toplamaktan yoruldu. Yer yer hikayenin dışında kaldığımı hissettim. Belki de bu ilk A. Hamdi Tanpınar'ım olduğundandır. Huzur'u da okumak istiyorum. Sonu, ağızda hoş lezzetini bırakan nefis bir son lokma oldu. Tabi ki okumaya değer!