Fenâ ve Bekâ ve Sülûk ve Cezbe ile olan yaklaşmaya (Kurb-i velâyet) denir. Bu ümmetin evliyâsı, bu yaklaşmak ile şereflenmişlerdir. Ashâb-ı kiramın, Hayır-ül-enamın sohbetinde “aleyhi ve aleyhimüssalâtü vesselâm” kavuştukları yakınlık ise, (Kurb-i nübüvvet) dir. Resûlullaha uyarak ve Ona vâris olarak kavuşmuşlardır.
Böyle yaklaşmakta, ne Fenâ vardır, ne Bekâ ve ne Cezbe vardır, ne de Sülûk. Bu kurb, velâyet kurbundan katkat daha yüksek ve üstündür. Çünkü bu kurb, asla yaklaştırır. Velâyet kurbu ise, zılle, gölgeye yaklaştırır.
Düşmez çü şâh kurbu Fuzûlî gedâlara ..
Ol şehden iltifat ne nisbet bana sana ..
~ Fuzuli ~
Fuzûlî .. ! Padişahın yoksullara yakın olması mümkün olmadığı için ..
O padişahtan ne sana, ne de bana iltifat olabilir ..
İnanca göre üç kıymetli eşyayı: altını, gümüşü ve kızıl renkli bakırı Kurbu Erdeni, Altın Mengu Udes ve Burhan Bakşi kötü yaratıklardan alıp, yere, insanların ihtiyarına bıraktılar. Bu üç ruhtan en büyüğü Burhan Bakşi idi.