Her sene mutlaka en baştan okuduğum, her satırında farklı bir anlamla karşılaştığım bir başyapıt benim için. Nihal Atsız öyle bir eser kaleme almış ki, okumuyorsunuz adeta yaşıyorsunuz. Çadırda Kağan ile konuşuyor, at koşturuyor, kılıç çekiyor ve kılıç sesleri arasında mest oluyor, çamçak kımızı içiyor, av avlıyor, kuş kuşluyorsunuz. Yeri geliyor zafer alıyor, yeri geliyor esir düşüyor, yeri geliyor Kür Şad baskınında rol alıyorsunuz. Kılıç darbesi yiyorsunuz ama yere düşmemek ve Türk olduğunuzu haykırmak için gereğinden fazla çaba gösteriyorsunuz. Sadece ve sadece okuyun, okuyun ve anlayın demekten geri durmak istemiyorum.
Büyük günler geliyor... Kıtlık olunca ay parçalanacak.Kara Kağan’ı öldürmeyeceksin.Onu tasa öldürecek. Bir şehirde toplanmış kırk er görüyorum.Aralarında sen de varsın.Yağmur yağıyor.Irmağın kıyısında dövüşüyorsunuz.Budun kurtuluyor. Adınız unutulmayacak. Bin üç yüz yıllık ölümden sonra dirileceksiniz. Acunun batımına dek adınız gönüllerde kalacak.