Güzel olan farklı olan değil miydi?
Güzel olan özgün olan değil miydi?
O hâlde neden kusursuz olmak zorunda bırakıldık?
Niye buna ikna olduk ve herkes gibi olmanın derdine düştük?
Fanatiklerin en ateşlileri genellikle, doğuştan gelen kusurları nedeniyle veya dış koşulların sonucunda, kendilerine güvenlerini kaybetmek zorunda kalmış bencil kişilerdir. Bu kişiler, bencilliklerinin kusursuz aracını âciz benliklerinden ayırıp bunu herhangi bir kutsal davanın hizmetine yönlendirirler. Benimsedikleri şey her ne kadar bir sevgi ve tevazu taraftarlığı şeklinde görünse de, bu kişiler için sevmek veya alçak gönüllü olmak imkânsızdır.
Auschwitz'in var olmasına müsaade eden Tanrı, dedikleri gibi kusursuz bir saatçi değildi belki de. Fakat en göz alıcı çiçekler de en ölümcül topraklarda açardı. Belki Tanrı bir saatçi değil, bahçıvandır, dedi Dita kendi kendine.
Attığınız her adım dönüşmek istediğiniz insan türü için bir oydur. Hiçbir olay tek başına inançlarınızı dönüştürmez ama oylar biriktikçe yeni kimliğinizin kanıtları da birikir. Elbette bu aksi yönde de işler. Ne zaman kötü bir alışkanlığı uygulamayı seçerseniz o da kimlik için bir oy sayılır. İyi haber şu ki kusursuz olmak zorunda değilsiniz. Her seçimde iki tarafa da oy çıkacaktır. Bir seçimi kazanmak için oy birliğine değil, sadece çoğunluğa ihtiyaç vardır. Kötü bir alışkanlık ya da üretkenlik dışı bir alışkanlık için birkaç oy almanız önemli değildir. Amacınız çoğunluğu kazanmaktır.
Yapısında en ufak bir eksikliğin bile olmadığı, kusursuz bir Güzellikten söz edilemez.
Güzellik çarçabuk çürüyen yaz meyvesi gibidir, uzun süre dayanmaz.
Hayatta bir şeylerin kolaylaştığı, vücudun gevşediği ve zihnin eviniz için kusursuz kapı tokmağını düşünmeye başladığı zamanlar olmalıydı.
Yoksa bu kadar çalışmanın anlamı neydi?
Evrendeki tek mükemmellik her şeyin farklı olması ve kusursuz hiçbir şeyin olmamasıdır. Mesele o kusurlarla hayatı daha iyiye götürmektir. Leonard Cohen'in ünlü şarkısında dediği gibidir hayat; "Her şeyde bir çatlak vardır ve ışık böyle girer içeri..."