Biz tabiattan bir cüz yani bir parçayız. Onun, aklımızın ve tahsil derecemizin erebileceği kadar anlaşılır kısımlarını öğrenmeye çalışırsak birçok hatalardan kurtulmuş oluruz. Çünkü insanlar her felâkete cehaletleri sebebiyle uğramışlar ve hâlâ da uğramaktadırlar.
Einstein uzay, zaman ve maddenin karşılıklı evrimini niceliksel olarak betimleyebilmişti. Bu denklemler, evrende bir yıldızın etrafında dönen bir gezegen veya kuyruklu yıldız gibi yalıtılmış bağlamların dışında, evrenin tamamına uygulandığında kendisini de çok şaşırtan dikkat çekici bir sonuca ulaşılıyordu: Uzamsal evrenin büyüklüğü zamanla değişiyor olmalıydı. Yani evrenin dokusu ya genişliyordu, ya küçülüyordu, ama kesinlikle aynı kalmıyordu. Genel görelilik denklemleri bunu açıkça gösteriyordu.
Bu sonuç, Einstein'a bile fazla ağır geldi. Uzayın ve zamanın dokusuyla ilgili, binlerce yıllık gündelik deneyimlerle oluşturulmuş genel sezgiyi alt üst etmişti, fakat her zaman var olan, hiç değişmeyen evren kavramı o kadar derinlere işlemiş bir kavramdı ki, bu radikal düşünür bile bundan vazgeçmekte zorlandı. Bu yüzden, Einstein denklemlerini yeniden gözden geçirip kozmolojik sabit olarak bilinen bir şeyi dahil ederek denklemlerini değiştirdi. Kozmolojik sabit, Einstein'ın evrenin boyutlarının değiştiği öngörüsünden kaçınmasını ve bir kez daha durağan evren fikrinin rahatlığına gömülmesini mümkün kılmıştı.
1. 1 Yıldız
2. 8 Ana gezegen
3. 10 (ve artan sayıda) cüce gezegen
4. 146 ( ve artan sayıda) uydu
5. 4 halka sistemi
6. Sayısız kuyruklu yıldız
7. Yüz binlerce asteroit