Herkesin eli kanlı... Fail-i meşhur bir aydın; Necip Hablemitoğlu'nu saygıyla anıyoruz... (1954-18 Aralık 2002) "Yeni binyılın şeyhlerinin, dervişlerinin, müritlerinin ve de meczuplarının amaçlarının da değiştiği gözlemleniyor. Artık amaç, bir şeriat devleti kurmak değil. Şeriat; iktidarı, parayı, her türlü gücü ele geçirmenin sadece
268 syf.
8/10 puan verdi
Osmanlı İmparatorluğu ve Ortodoks Kilisesi 'Anadolu’da Türk siyasal varlığı başladığı sıralarda, Bizans Kilisesi önemli bir çöküş dönemi yaşıyordu. Bizans Ortodoks Kilisesi, Roma Katolik Kilisesi’nden farklı olarak akıbetini Bizans Devleti’ninkine bağladığından, devlete yönelen saldırıları kendine yönelen saldırılar olarak görüyordu. Kiliseye
Teokrasi ve Laiklik
Teokrasi ve LaiklikNiyazi Berkes · Yapı Kredi Yayınları · 201639 okunma
Reklam
Prof. Karakaş, "Laik-An­tilaik Çatışmasının İktisadi Temelleri" başlıklı söz konusu yazısında "Cumhuriyet'in ilk günlerinden beri cumhuriyetçi laiklik anlayışı ile dışa kapalı, ulus model eksenli rant ekonomisinin beraber ha­reket ettiğini" söylüyordu ki, bu gerçek, günümüzde yaşanan bazı gerilimlerin (ve körüklenen paranoyaların) altında yatan nedenleri anlamak için çok önemli.
Sayfa 66 - Ufuk YayınlarıKitabı okudu
Çölüne dön vahabi köpeği :D
Bu gelişmede İbn Hanbel'den sonra en önemli halkayı çağdaş selefiliğin fikir babası sayılan İbn Teymiye (1263-1328) sağladı. Onu da yüzyıllar süren bir unutulmuşluk döneminden sonra, 18. yüzyılın ortalarında Hicaz'da bir din adamı yeniden keşfetmiş ve Necid'de fikirlerini yaymaya başlamıştı. Adı Muhammed İbn Abdülvahap idi; Necid'de Hanbeli mezhebinden bir babanın oğlu olarak dünyaya gelmişti ve Mekke ile Medine'de öğrenim gördükten sonra bir süre de Basra ve Irak'ta yaşamıştı. Sonra da Necid'e dönerek ilhamını İbn Teymiye'den alan "saf İslam" anlayışını yaymaya başladı. Yanına güçlü aşiret reisi İbn Suud'u da alınca etki alanı çok daha genişliyor ve ileride Osmanlılara başkaldıracak olan bir öğretinin bayraktarı haline geliyordu.
Sayfa 60 - Yordam KitapKitabı okudu
"Bu dönemde lâiklik ilkesinin kabulü (1928), kadınların medeni haklarını almaları (1926), ardından siyasal haklara kavuşmaları (1934) gerçek özgürlükçü rejimin kurulmasında çok önemli temellerdir."
Cumhuriyet modernleşmesi Fransız Devrimi’nden taşınan laiklik ilkesine bağlı olarak oluşmuştur. Bu anlamda radikal denebilecek bir şekilde İslam'ın kamusal alandaki görünümü ve etkisi olabildiğince azaltılmaya çalışılmıştır. Cumhuriyet eliti kendisinin varoluş ilkesi olarak kabul ettiği laikliğe ve pozitivizme bağlı olarak yeni bir “ulusal kültür”
Lutfi SunarKitabı okudu
Reklam
312 öğeden 281 ile 290 arasındakiler gösteriliyor.