Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Duygu

Duygu
@lawyering
Lisansüstü
Ankara
24 okur puanı
Ağustos 2020 tarihinde katıldı
Neden gençken yaşadığımız işkenceleri bize hatırlatan ilişkilerin tutsağı oluyoruz ki? Çünkü bir gün bunun değişeceğini umuyoruz, sihirli sözcüğü bulabilir, doğru tavrı takınır ve doğru anlarsak değişecek sanıyoruz. Ancak bu, tıpkı çocukluğumuzdaki gibi sevgi görmek için eğilip bükülmemiz anlamına gelir. Bugün yetişkinler olarak çabalarımızın suistimal edildiğini, bunun gerçek anlamıyla sevgi olmadığını biliyoruz. Peki neden bizi herhangi bir sebep yüzünden küçükken sevememiş insanlardan sevgi bekliyoruz? Bu umudu bırakabilirsek, beklentiler de yok olacaktır. Hayatlarımızda sabit bir etmen olan kendimizi kandırma da onlarla birlikte yok olup gidecektir. Sevilmeye değmediğimize artık inanmayız, sevilmeye değer olduğumuzu ispat etmemiz gerektiğine artık inanmayız.
Sayfa 145Kitabı okudu
Reklam
Alkol keyfimizi yerine getirir, daha güçlü uyuşturucular daha da etkili olur. Ancak bu duygular samimi ve bedenin gerçek öyküsüyle bağlantılı olmadığından etkisi bir süre sonra yok olmaya mahkûmdur. Çocukluğun bıraktığı boşluğu doldurmak için hep daha yüksek doz gerekir.
Nefretin bizi hasta ettiği doğru değildir. Bastırılan, bağlarından kopan duygular bizi hasta edebilir ancak ifade edebildiğimiz bilinçli duygular bizi hasta etmez (Miller, 1998). Yetişkinler olarak yalnızca duygularımızı özgürce ifade edemediğimiz bir durumun içinde saplanır kalırsak nefret ederiz. İşte bu bağımlılıktır nefret etmeye başlamamıza sebep olan. Bu bağımlılığı kırar kırmaz (ki bir totaliter rejime mahkum değilsek, normalde yetişkinler olarak bunu yapabiliriz), bu esaretten kendimizi kurtarır kurtarmaz, artık nefret etmeyiz.
Sayfa 113Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her diktatör, çocukluğunda yaşadığı acıları inkar eder ve megalomanisine teslim olarak onları unutmaya çalışır. Ancak bireyin bilinçdışı, bedeninin hücrelerine yaşam öyküsünü tamamıyla kaydettiğinden, bir noktada bireyi gerçekle yüzleştirir. Emrindeki muazzam maddi kaynaklara rağmen, Saddam, bir çocuk olarak her türlü desteğin kendisinden esirgendiği ve gerçek bir korunma sağlayamayacak çok tehlikeli bir yere, doğduğu yere yakın bir yere sığınmıştı. Saklanmak için bu yeri seçmesi, çocukluğunun bu umutsuz halini yansıtır ve tekrar dürtüsünün ne kadar güçlü olduğunu açıkça ortaya koyar. Çocukluğuna bu dönüş, hiçbir kaçma şansının olmadığı bir yere dönüştü.
Bir çocuk dünyaya geldiği zaman, ebeveyninden en çok ihtiyaç duyduğu şey sevgidir; yani şefkat, dikkat, ilgi, korunma, dostluk ve iletişim kurma isteğidir. Bunlar sağlandığı takdirde, bedenleri hayatları boyunca bu iyi anıları taşıyacaktır ve sonra yetişkinler olarak aynı sevgiyi kendi çocuklarına aktarabileceklerdir. Ancak durum böyle değilse, çocuklar hayatları boyunca ilk hayati ihtiyaçlarının tatmin edilmesine dair bir özlemle baş başa kalacaklardır. Hayatlarının geri kalanında bu özlem, başka insanlara yönelik olacaktır. Buna karşılık, çocuklar "yetiştirme" adı altında ne kadar acımasız bir şekilde sevgiden mahrum bırakılır, yadsınır ya da kötü muamele görürse, yetişkin oldukları zaman -en çok ihtiyaç duyduklarında o sevgiyi vermeyen- aynı anne babaya ya da onların yerindeki kişilere o kadar çok bel bağlayacaklardır. Bu, bedenin normal bir tepkisidir. Beden tam olarak neye ihtiyaç duyduğunu bilir, mahrum kaldıklarını unutamaz, mahrumiyet ya da boşluk oradadır, doldurulmayı bekler.
Reklam
96 syf.
·
Puan vermedi
·
36 saatte okudu
Çocukluk
ÇocuklukTove Ditlevsen
7.9/10 · 527 okunma
Bu can alıcı hayal kırıklığından sonra uzun süre şiir defterime bir şey yazmıyorum. Ama kimse şiirlerimi sevmese de kalbimdeki hüzün ve özlemi köreltmek için onları yazmaya mecburum.
Çocukluğumun oturma odasında tek başımayım. Eskiden burada annem şarkı söyler, babam yıllardır görmediğim yasak kitabı okur, ağabeyim ise bir tahtaya çivi çakardı. Bunların hepsi asırlar evveldi ve o zamanlar, çocukluğun sonsuza dek süreceğini acıyla hissetsem de, daha mutluydum gibime geliyor.
Ninemin ölümü karşısında bir şey hissetmemem beni dehşete düşürdü. Ninemi hakikaten çok seviyordum. Beraber seçtiğimiz ilahiler söyleniyordu. Peki neden yas tutamıyordum? Cenazeden çok sonra, yorganım, anneme miras kalan tek şey olan, ninemin yorganıyla değiştirildi. Akşam onu üstüme örttüğümde, ninemin kendine has, temiz çarşaf kokusu her tarafımı sardı ve ancak o zaman ağlayıp, ne olduğunu anladım. Ah nineciğim, bir daha asla şarkı söylediğimi duymayacaksın. Bir daha asla ekmeğime halis tereyağı sürmeyeceksin ve bana, hayatın hakkında anlatmayı unuttukların, bundan sonra hep gizli kalacak. Uzun bir müddet, her akşam ağlayarak uykuya daldım. Çünkü ninemin kokusu yorgandan bir türlü geçmedi.
Çoğu yetişkinler, mutlu bir çocukluk geçirdiklerini söylerler ve buna belki kendileri inansalar da ben inanmıyorum. Bana kalırsa, sadece onu unutmayı başarmışlar.
Reklam
272 syf.
·
Puan vermedi
·
16 günde okudu
Duygusal yönden olgunlaşmamış ebeveynler için her şey, kendilerini ne kadar önemli, saygın ve kontrol altında tutabildikleri ile ilgilidir. Peki kendi duygu ve fikirleriniz olursa ne olur? Sizi vefasız olarak görürler. Ya hep ya hiç zihniyetine sahip olgunlaşmamış ebeveynler için sizin farklı fikirleriniz, onları tamamen sevemeyeceğiniz ve saygı duyamayacağınız anlamına gelir.
Sayfa 193Kitabı okudu
Duygusal yönden olgunlaşmamış ebeveynin anlayışı, çocuklarına kötü hissetmek için hiçbir neden olmadığını söylemektir. Olgunlaşmamış ebeveynler, çocuklarının duygularını o kadar yok sayarlar ki çocukları genellikle durumla tek başlarına başa çıkmaya karar verirler. Örneğin olgunlaşmamış ebeveyn korkmuş çocuğunu korkutan şeyi dinlemek yerine ona “Korkacak bir şey yok.” demeyi tercih eder. Bir insanı kendine en çok uzaklaştıran şey, hissettikleri şey karşısında öyle hissetmelerini gerektirecek hiçbir nedenin olmadığını söylemektir. Ebeveyniniz size duygularınızı önemsememeyi öğrettiyse bu, iç dünyanızı hesaba katmamanızı söylemenin başka bir yoludur. Bu durum kendinizle olan ilişkinize zarar verir ancak reddedilen duygular yok olmaz, derinlerde bir yerlere giderler. Fazlasıyla bastırılan duygular, eninde sonunda klasik depresyon, endişe ya da rol yapma belirtileri olarak ortaya çıkar.
Sayfa 180Kitabı okudu
Duygusal yönden olgunlaşmamış ebeveynler, diğer insanları istedikleri gibi yönetmeyi istedikleri için çocuklarının içsel deneyimleri onların ilgisini çekmez. Çocuklarını, ebeveyninin bilmelerini istedikleri şeylerle doldurulması gerekilen boş bir kutu olarak görürler. Empati ve merak duygusundan yoksun olduklarından dolayı onlar için önemli olan ne hissettiğiniz ya da düşündüğünüz değil, onlara karşı nasıl davrandığınızdır. Olgunlaşmamış ebeveylerin diğer insanların iç dünyasıyla ilgilenmemesi, neden iyi bir dinleyici olmadıklarını açıklanmaktadır. Sizin çok önem verdiğiniz bir şey, onlar için bir anlam ifade etmeyebilir, bu nedenle onlara göre bakış açınızı anlamaya çalışmanın hiçbir anlamı yoktur. Çocukluktaki öznel deneyimlerinize karşı kayıtsız tutumlar, size iç dünyanızı önemsiz görmenizi öğretir.
Sayfa 149Kitabı okudu
Duygusal yönden olgunlaşmamış tüm ebeveynlerin genel özelliği; kendileriyle meşgul olma, empati eksikliği, çok önemli olduğunu hissetme ihtiyacı, bireysel farkIılıklara çok az saygı gösterme ve duygusal yakınlık kurmada zorlanmadır.
159 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.