Ne zaman döneceksin, ne zaman? Çakalların uluyuşuna kulaklarını tıkayıp ne zaman bilgi mabedinin mihrabı önünde, vazifenin sesine, hakikatin sesine açacaksın kulaklarını!
“Bir Babanın Şikâyetleri”, belki benim babamın şikâyetleri
İnsan bu kadar karmaşıkken hayat, imkânı yok basit olamaz, sade olamaz, diye düşünmüştü. “Dünyanın en ücra köşesinde bile olamaz.” Bu onu üzmüştü. Şimdi de üzüyor. Hiç patırtı çıkarmadan her şeyden vazgeçmek istiyor.
Bu insanlara gerçekten bu kadar çok mu değer veriyordu? Hayır. Onlar hakkında söyleyecek iyi bir sözü yoktu ve bakışlarının, onu bu kadar rahatsız etmesine izin verdiği için de kendi kendine kızıyordu.
üşümüşüm…
bu yaklaşan kışla değil,
deniz ürpertisi, göğün alacasıyla değil,
ellerimin soğukluğu hep bir kalabalıkta.
kaçışının gizini gönlünde tuttuğun
bilisiz aşkı
(nı) ver bana!
üşümeyeyim…
kasım, 81
[kasım, 21]