Müthiş bir tespit
Şair-i Azam Abdülhakhamid Tarhan'ın eşi Lüsyen Hanım, Münevver Ayaşlı ile beraber İstanbulda gezerken selatin camilerden ziyade mahalle aralarındaki bulunan ve umulmadık, unutulmuş bir yerde karşısına çıkan mescidlere daha fazla ilgi gösterir ve şöyle der: büyük camiler değil, işte bunlar kadim Latin ve Roma medeniyetini yıktılar.
"Bir yangın şahane bir şehri küller vadisine dönüştürür, Bir olay, okyanus gibi bir kalbi, gözyaşına dönüştürür. Ölüm, görkemli bir beyni akrep yuvasına çevirir, Bir zelzele, dağları bir avuç toza indirger. Bütün bunların olması mümkündür çünkü sen benden uzaksın, Sonsuza kadar dönmezsen, bunlar hep senin eserin olarak olacak; Ceza gününde sorumlu olursun, İyi etmiyorsun Lüsyen, sana yakışmaz; Gel! Hamid 1921"
Reklam
Biri de 'zıkkım' diyememiş mi yani..
"Davet Âkif'in şerefine verilmişti, ama Midhat Cemal, eminiz, masayı Şair-i Âzam'ın sofra zevklerini gözeterek donatmıştı. Makber'in azametli şairi, İsmail Hami Danişmend'in ifadesiyle, "vardan hoşlanmaz, yoğa can atardı"; mesela kışın ortasında yaz çileği ister, bulup getirseniz ağzına bile almazdı. Lokantada ev yemeklerini metheder, evde lokanta yemeklerine hasret çekerdi. Bir gece yarısı Maçka Palas'taki dairesinde, o saatte o civardaki bütün dondurmacıların kapalı olduğunu bile bile dondurma istemişti. İsmail Hami, misafir olduğu halde, hemen dışarı fırlayıp bir otomobile atladığını, Pangaltı'da bulduğu açık bir dondurmacıdan birkaç çeşit dondurma aldığını, fakat Şair-i Âzam'ın bu dondurmaları "çok soğuk" bularak yemediğini anlatıyor. Başka bir gün de Danişmend'leri şereflendiren üstat, Nazan Danişmend tarafından onun arzu edebileceği bütün yiyeceklerle donatılan sofrayı "Kızım bir makarna da mı yok?" diyerek görmezlikten gelmiş, fakat alelacele pişirilip önüne getirilen makarnaya elini bile sürmemişti. Başka bir hikaye de şöyledir: Lüsyen Hanım bir gün mevsimin bütün meyveleriyle adeta manav dükkanına çevirdiği sofraya nasılsa karpuz koymayı unutmuş. Üstat, şöyle bir bakıp dudak kıvırmış: "Dünyada bir karpuz da mı kalmadı?" Hemen kan kırmızı bir karpuz kesip önüne koymuşlar, bu sefer de "Ben kırmızı karpuz değil, sarı karpuz isterim!" diye tutturmuş. Manava adam koşturulup bir sürü karpuz zayi edilerek sapsarı bir karpuz bulunmuş, ama hazrete beğendirmek ne mümkün."
Sayfa 91 - İsmail Hami Danişmend, "Abdülhak Hamid'e Ait Hatıralar"Kitabı okudu
Demek,cezanın da ödülün de yeri ahret değil,dünyaydı. Ilahi adaletin mahkemesi,Hak katından ziyade kişinin vicdanıydı.
Zaten balzac'ın dediği gibi,Bir büyük tutku,bir şaheser kadar az bulunur.
Yayımı asmadan evvelce ben attım okumu, Bunu inkar ediyorlarsa yesinler şairin b....u
Reklam
925 öğeden 751 ile 760 arasındakiler gösteriliyor.