"... ben konuşurken Lüsyen Hanım gözlerini benden bir saniye bile ayırmıyordu."
"Normal değil mi?"
"Normal olmasına normal ama bir yandan da masanın altından ayağıma basıyordu."
...
"Ilahi Nâzım, ya siz ne yaptınız?"
"Tabii anlamazlıktan geldim, ayağımı çektim."
Hâmid’in bodrum katına yerleştirildiği Maçka Palas, Mütareke yıllarını sonlarına doğru, İtalyan asıllı Vincenzo Caivona tarafından yaptırılan, ‘palazzo’ olarak tasarlanmış bir apartmandır. Önceleri bodrum katında bir dairede, 1918 yılında kaybettiği oğlu Abdülhak Hüseyin’nin İngiliz eşi ve iki torunuyla birlikte yaşayan Hâmid, Lüsyen Hanım’la 1927
Sadri Bey'le (Alışık) Belgin hanım, Yeşilçam emekçilerinin Anadolu'daki sinema perdelerine öğrenilmemiş bir ustalıkla yapıştırıverdiği güzel insan sûretlerinin en manidar örnekleriydi.O pırıltılı illüzyon gösterisinin delikanlı ve genç kız çehrelerinden ancak pek azı vaktiyle çizdikleri beşeri imaja sadık kalabildiler.Cüneyt Arkın bir ticari buzdolabına tekme atarken hafızamızdaki Malkoçoğlu'nu da derinden yaraladı.Ekrem Bora ile Fikret Hakan ağız ağıza verip "Banker bilmemne" diye bağırmamalıydı."Vesikalı Yarim'in" yakışıklı manavı İzzet Günay saçlarına dökülen aklardan bu kadar nefret etmemeli, (çünkü Mithat Cemal Bey'in ada vapurunda Lüsyen Hanım'a hitaben verdiği ince cevabı tahattur etmelidir.Lüsyen Hanım, uzaklardan hayal meyal görünen Uludağ'ın tepesindeki karlara bakarak ve Mithat Cemal Bey'in erken ağarmış saçlarını ima ederek "Uludağ'ın başı ağarmış" dediğinde şair, "öyledir hanımefendi, mübarek yüksek yerlere vakitsiz düşer" dememişmiydi.) Sema Özcan bir çorap fabrikatörü ile yuva kurup sinemayı vaktinden önce terketmemeliydi.