Aydınlatıcı kitap önerilerim
Bedrettin Şimşek - Bir Tanrıtanımaz'la Din Adamı'nın Tartışması
Bedrettin Şimşek - Sahte Peygamberin Vaaz Kitabı
Frédéric Paulhan - Ahlakın Ahlaksızlığı
Fevzi Demir - Bulaşıcı Salaklık
Eyüp Erdoğan - İnanç Uykusu
Giorgio Agamben - Kutsal İnsan
Erskine Caldwell - Din Ticareti
Jean Dubuffet - Boğucu Kültür
Erhan Şermet - Otoriteyi
"Stirner'e göre tahakküm, insanlar üzerinde iki şekilde kurulur;
A) İnsanları gündelik yaşama yönlendiren tahakküm
B) İdealler aracılığıyla insan eylemleri üzerinde kontrolü sağlayan tahakküm
Spring'den alıntıKitabı okudu
Kilisenin gücü kırılmaya başlar başlamaz. devletin acilen beyinlere hükmetmenin hem de kilise kadar etkili bir kurum aracılığıyla hükmetmenin yolunu bulması gerekmiş (Stirner 1995a:61 -62) ve bu hükmetme artık üniversitelerin eline geçmiştir.
Sayfa 98Kitabı okudu
Hukuk normları öyle yapılandırılmış olmalı ki, farklı açılardan bakıldığında normlar hem bağlayıcı bir özellik taşımalıdır hem de özgürlük yasaları olarak ele alınabilmelidir. Bu durumda bir hukuk normunun geçerliliği devletin, fiilen hukuku kabul ettirirken aynı zamanda meşru yollarla yasa koymayı da olanaklı kılması esasına dayanır.
Sayfa 118 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Adalet duyusu üstüne inşa edilmiş adalet sisteminde hak, "ödül ve cezanın" adil ve eşit dağıtımıdır.
Sayfa 93 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
"Böylece eşitlik anlayışları (komünist veya liberal) bireyin ego olarak kendini gerçekleştirmesine engel olmakla birlikte, yine bireyin bağımsız bir var oluşuna değil, toplumsal bir varlık olmasına hizmet edecektir. Onu toplumsal bir oluşa, soyut bir insana, türsel bir varlığa dönüştürecektir.'
Hasanof'un 'Max Stirner'in Egoist Bireyciligi' başlıklı yazısındanKitabı okudu
"Benim bedenim onların değil, benimdir. Benim zihnim onların değil, benim olduğu gibi" (Stirner, 1995a: 124).
Sayfa 47Kitabı okudu
iradeyi kontrol eden düşünce veya düşüncelerden kurtuluş, kendi kendine sahip olma "kafadaki tekerleğin" ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Özgür insan ve eğitimli insan arasındaki fark da budur. Düşünüre göre, bilgi, özgür insan için. seçimini/seçimlerini kolaylaştıran bir araç, eğitilmiş insan için ise, karakterin biçimlendirilmesi anlamına gelmektedir.
Modern devlet, zihne tahakküm etmenin önemini kavramış, yasaların. birey tarafından içselleştirilmesinin gerekliliğini anlamış ve özgürlük, sadece bireyin uyması gereken yasalar olarak kişiye öğretilmiştir. Daha açık bir ifadeyle;
devlet okulları aracılığıyla bireyler arzu edilen bir şekle ve itaat eden bir şahsiyete dönüşmüş ve modern devletin temel hedefi olan "Jandarmanın kalbe" yerleştirilmesi gerçekleşmiştir.
Sayfa 97Kitabı okudu
Denkleştirici veya düzeltici adalet ise Aristoteles açısından, "hukukî ilişkilerde taraf olanların eşit muamele görmesini gerektirir." Bu uygulama açısından, kişisel ve sübjektif durumların nazara alınmaması önemlidir. Zarar verenin neden olduğu zararı ödemesi, sözleşmeyi bozanın bunu tazmin etmesi ve suç işleyenin cezasını çekmesi denkleştirici adaletin gereği olarak görülür. Ve adaletin sağlanmasını ahlakî değerlerin tezahürü olan hukuka bağlar.
Sayfa 93 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Laiklik: Laik terimi dilimize Fransızcadan geçmişse de kelimenin aslı Latince "laicus"tur. Din adamı olmayan kişiler ve "kiliseye ait olmayan" demektir. Bu durumda laik kişi ruhban sınıfına mensup olmayan kişiyi tanımlamaktadır. Kavramın geçmişten günümüze geçirdiği serüvene baktığımızda da genellikle, dini düzene dayanan toplumda din adamlarının dışında kalanları anlatmak için kullanıldığı görülmektedir. Aynı bağlamda kavramın Yunanca aslı olan "laos" halk, "laikos"da halksal demektir. Benzer örüntüde Hristiyanlıkta da kilise adamlarına “clerici", bunun dışında kalanlara "laici" denilmiştir. Sıfat olarak ise "laik" kelimesi, devletin, bireyin ya da varlıkların ve beşerî ilişkilerin dini normlara bağlı olmayan niteliklerini belirtmektedir.
Sayfa 64 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
"Oysa Stirner'e göre, ahlaki düzenin biricik yaratıcısı ego'dur. Ne doğada keşfedilecek ahlaki doğrular, ne de bunlar üzerine inşa edilecek bir değerler alanı mevcuttur. (...) Bir başka ifadeyle, herhangi bir şekilde 'olması gereken' ifadesinin bulunduğu, bir gereklilik olarak görülen ve gösterilen her türlü argumana karşı çıkar. Düşünüre göre, 'kötülük' dediğimiz şey de tam olarak bu türden idealler ve gerekliliklerin savunusu ya da savunulması öğüdünden kaynaklanır."