Şu anda profesör olan M. Hanifi Macit'in 2010 yılında yazdığı bu kitap, çok iyi bir inceleme kitabı ve Max Stirner felsefesine girişte önemli bir rehber. Öncelikle Stirner'den bahsedelim, sonra kitaba dönelim...
1806-56 yılları arasında yaşamış olan Max Stirner, anlaşılması güç olan ama oldukça ilham verici bir isimdir. Bir bakıma, Nietzsche'nin öncülü olan Stirner, kimi düşünürlere göre egoist, kimine göre anarşist, kimine göre nihilisttir. Döneminin büyük isimleri Karl Marx ve Ludwig Feuerbach ile önemli tartışmalara girmiş, özellikle Marx tarafından küçümsense de, ne kadar ciddi bir düşünür olduğu ortaya çıkmıştır. Bana göre de son dönemlerde okuduğum en ilginç, karizmatik, ilham verici düşünürdür; Marx'ın eleştirilerine bir noktada hak versem de, kendisinin genel olarak neredeyse eleştirilemeyecek kadar üstün olduğunu söyleyebilirim.
Kitaba dönersek, Macit'in özellikle bireysel görüşler sunmaktan kaçındığını söyleyebilirim. Stirner kitaplarından alıntılar dışında, Stirner üzerine çalışmış olan Newman, Spring, Mackay gibi isimlerden birçok alıntı var. Kitapta bazen alıntıların nerede başladığı, nerede bittiği karışsa da çok kapsamlı bir çalışma olduğu yadsınamaz.
Kitap beş bölümden oluşuyor. Birinci bölüm, üstadı tanıtıyor. İkinci bölümde yazar, uzun uzun üstadın neden bambaşka olduğunu ve hiçbir akıma girmediğini anlatıyor. Sonraki bölümlerde, Stirner felsefesi inceleniyor.
İncelemeyi yazarın tanımıyla bitireyim;
"Bize göre Stirner çağın çelişkilerini ifşa eden ve özcülüğe dönük yaptığı eleştiriler ile geleceğe uzanan bir isyancı aklın alışılmamış, sıra dışı bir sesidir."
Max StirnerM. Hanifi Macit · Etik Yayınları · 201035 okunma
Denkleştirici veya düzeltici adalet ise Aristoteles açısından, "hukukî ilişkilerde taraf olanların eşit muamele görmesini gerektirir." Bu uygulama açısından, kişisel ve sübjektif durumların nazara alınmaması önemlidir. Zarar verenin neden olduğu zararı ödemesi, sözleşmeyi bozanın bunu tazmin etmesi ve suç işleyenin cezasını çekmesi denkleştirici adaletin gereği olarak görülür. Ve adaletin sağlanmasını ahlakî değerlerin tezahürü olan hukuka bağlar.
Laiklik: Laik terimi dilimize Fransızcadan geçmişse de kelimenin aslı Latince "laicus"tur. Din adamı olmayan kişiler ve "kiliseye ait olmayan" demektir. Bu durumda laik kişi ruhban sınıfına mensup olmayan kişiyi tanımlamaktadır. Kavramın geçmişten günümüze geçirdiği serüvene baktığımızda da genellikle, dini düzene dayanan toplumda din adamlarının dışında kalanları anlatmak için kullanıldığı görülmektedir. Aynı bağlamda kavramın Yunanca aslı olan "laos" halk, "laikos"da halksal demektir. Benzer örüntüde Hristiyanlıkta da kilise adamlarına “clerici", bunun dışında kalanlara "laici" denilmiştir. Sıfat olarak ise "laik" kelimesi, devletin, bireyin ya da varlıkların ve beşerî ilişkilerin dini normlara bağlı olmayan niteliklerini belirtmektedir.
Son zamanlarda okuduğum en sağlam kitaplardan birisi oldu. Max stirner eleştirisi üzerine araştırma yaptığımda sadece bu kitap çıktı. Uzun zamandır böyle bir kitap okumamıştım.
Max StirnerM. Hanifi Macit · Etik Yayınları · 201035 okunma
Yaratıcılıktan yoksun olan ahmak, her zaman din düşüncesinin kıskacında kalır. Yaratıcılıktan yoksunluk bağımlılık anlamına gelir ve bu tür insanlar her zaman dine yönelir ve yönelecektir de.