Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hegel'in Tarih Felsefesi
"Tarihsel süreç, başlangıçta içerikten yoksun olan özgür Tin'in içerik kazanarak tekrar özgürlüğüne dönüş çabasından başka bir şey değildir." M. Hanifi Macit & Alper İplikçi, Tarih Felsefesi
"İlerleme düşüncesinin Tanrı öğretisiyle ilgili olduğu da sürekli ifade edilen bir görüştür. Bu görüşün kökeninde Yahudi-Hıristiyan geleneği vardır. Onun temelinde de Yahudi gizemciliği bulunmaktadır. Bu gizemcilik insanın ahlaki anlamda, ama aşamalar kat ederek olgunlaşması ve bunun sonucunda Tanrı katına geri dönüşünü ifade eder." M. Hanifi Macit & Alper İplikçi, Tarih Felsefesi
Reklam
"Tanrısal öz gibi, insani öz de boş inançtan kaynaklanan bir ideal, yabancılaşmış bir kişilik resmetme girişimidir."
Bağlanma zorunluluğumuz varmış gibi
Toplumsal bağları gerçekleştirecek olan her şey; dinsel inanç, ahlaki görev, siyasal örgütlenme ve toplumsal kurumlara saldırma, egonun kendiliğinden gelişen faaliyet alanlarıdır. Çünkü bu türden tüm inanç ya da kurumlar: bireyin benliğinden kendi tikelliğini söküp almaktadır ve bireye; bunların amaç edilmesi gerektiğini öğütlemekte ve sonrasında ise ona bağlanılması gerektiğini salık vermektedirler (Thomas 2000: 152).
Collingwood, F. Bacon’ın doğa bilimleri hakkında yaptığı çıkarımının gerçek tarihsel yönteme uygulanacağını söyler ve Bacon’ın ‘bir doğa bilimcinin doğayı sorguya çekmesi gerekir’ düşüncesini bilimsel tarih açısından da ‘soru’nun gerekliliği, kime ait olacağı ve yanıta etkisi bağlamında önemser. Çünkü ona göre soru, tarihçiye ait olmalı, yanıtlar ise sorularla işkence masasına oturtulan yetkelerden alınmalıdır.
Sayfa 120Kitabı okudu
Eğer ki insanlar kendilerine ahlaki bir hedef koyup buna göre yaşamlarını sürdürürlerse ve tarihin arka planda böyle bir yasaya göre işlediği kabulüne göre eylemde bulunurlarsa, ilerleme ve özgürleşme konusunda insanlık olarak ciddi atılımlar gerçekleştirilebilir. Dolayısıyla Kant’ın tarih felsefesinde “olanı betimlemek”ten ziyade “olması gerekeni” vurgulama söz konusudur.
Reklam
Ona (İbn Haldun) göre, sosyal hayatın, kendine has kuralları ve kendinden ayrılamayan özellikleri vardır. O, sosyoloji ilmini, “İlm-i Tabiat-ı umran” (bilimlerin kaynağı) olarak tanımlar. Bu ilmin, siyaset, ahlak, hitabet ve başka bilimlere benzemeyip kendi başına ve ayrı ilkeleri olan bir ilim olduğunu belirtir. Tarihçilerin de bunu bilmesi ve tarih yazmak için sosyal hayatın inceliklerini kavraması gerektiğini şart koşmuştur.
Tarih, siyaseti gerekçelendirir ve ona çeşitli referanslar sunar. Lakin unutulmaması gereken, tarihin haklı davalar için gerekçe üretmesinin meşru olduğudur; haksız davaların gerekçelendirilmesi sureti ile inşa edilecek gelecek, haklardan/refahtan yoksun olacaktır.
Hegel açısından dünya tarihi, Tin’in, kendini göstererek açtığı, kendinde olduğu halin (başlangıçtaki halinin) bilgisine ulaşabilmek için kendini işlediği alandır. Buna göre dünya tarihinin amacı da Tin’in kendi öz bilgisini elde etmesiyle bu bilgiyi nesnel hale getirip, kendini nesnel bir biçimde gerçekleştirmesine yöneliktir. Tarihsel süreç, başlangıçta içerikten yoksun olan özgür Tin’in içerik kazanarak tekrar özgürlüğüne dönüş çabasından başka bir şey değildir.
130 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.