-Nedir Zühre'm o avucundaki? Dalgın dalgın yine neler kuruyorsun?
Zühre yerden aldığı bir avuç toprağı ovalayıp kaydırıyor, dikkatle gözden geçiriyordu.
-Toprağı düşünürüm ağam, toprağı. Biz ona ekeriz o bize kat kat bereketiyle öder. Cömert toprak vardır, emeğimizi utandıracak kadar gümrah mahsul verir. Çorak toprak vardır vergisi kıt olur. Öyle nankör cinsi de vardır ki durma didiş, kaz, kabart, gübrele istersen nişasta eleklerinden geçir. Aa... Adeta attığın tohumu inkar etmeye kalkar. Fakat sen söyle ağam hiçbir toprak gördün mü ekimi baştan inkar etsin? Sıvama kerpiç gibi olsa gene soysuz moysuz çuvaldız boyu olsun bir şeyler çıkarır. Toprağı düşünürüm ağam, toprağı. Hem de insanları... Bazı insanlara etekler dolusu muhabbet tohumu serpiyoruz. Yeşermezler bir türlü, ne hikmettir.
Moraller altüst.:-( Canım ülkem Türkiye'm! Senin söz sahibi olmanı istemiyorlar. Senin dünya gücü olmana engel olmak isteyen it sürüleri havlamaya devam ediyor! Peki birkaç uyuz köpek bu ülkeyi ele geçiremeyeceğine göre neden ısırık alıp kaçıyorlar.
Amaç mide bulandırmak, istikrarı bozmak, ekonomiyi zayıflatmak, turizmi bitirmek.
Dünyayı fesada veren şeytanlar bilsinler ki; Allah Nur'unu tamamlayacaktır! Kafirler istemese de!
"Seni uyarıyorum. Ben iyi bir adam değilim Karissa ve aslada olmayacağım. Sakın beni düzeltebileceğini ya da bir gün değişebileceğimi düşünme. Öyle bir şey olmayacak. Şunu anlamak zorundasın. Eğer bu iş daha ileri giderse, eğer kalmamı istersen bir gün çekip gitmene izin vermeyeceğim."
-Vitale
“/ne mene şey şairlik
dil'le deşilen yara ne acı
ama yaralar da iyileşir inan
belki bir dize kalıcı
kıvılcımlar sıçramasın
yaaannnnn şair yaaannnnn
belki tutuşur dünya senin ahından!
ya
a
n
a
l
ı
m: BİZE DÜŞEN YANMAKTIR!/”
Her Ömür Kendi Gençliğinden Vurulur (S.9)
Yılmaz Odabaşı (d. 15 Ağustos 1962, Diyarbakır) Şair-yazar ve gazeteci. Yazdığı ilk yıllardan itibaren şiirimizde 80 kuşağının özgün, sevilen ve yaygın okunan şairlerinin başında yer aldı. Şiirleri en çok bestelenen bir şair olarak da anıldı. Ahmed Arif'in epik ve dağlı sesi ile Attila İlhan'ın kentli lirizminin bireşimi sayılabilecek yalın ama imgesel yoğunluklu şiirleri, 1980'lerden 2000'li yıllara dek genç kuşak şiir okurları üzerinde büyük bir etki oluşturdu.
Tarih kocaman bir hoşaf soğutucusu, bir Nuhun gemisidir.
Onun içine bir kez girdin mi, seni bir daha kimse çıkaramaz.
Flaubert hangi çiçekten bal alacağını iyi bildiginden Aşk Egitimi'ni
yazarken kişilerini gerçek tarihin içine oturtmak için büyük
çabalar göstermiştir. En küçük ayrıntılara bile dikkat eder. Romanın
başkişisi Fredenc'i, 1848
“Fitzgerald, Amerikan yazarlarının , o “Yitik Kuşak” diye anılan edebiyatçılarının en önde gelenidir.” Muhteşem Gatsby’nin yazarı… Kitap kitabı açtı, hemen edindim M.Gatsby’i, bu yaz okunacak… Zelda, Fitzgerald’ın karısı, bir delileler evine sığınmak zorunda kalmış, bir yangında diri diri yanarak can vermiş….
Stein, Aldous Huxley için , “O bir kadavradır, romanları okunmaz.” demiş…. D.H. Lavrence için ise, “Romanlarını okumaya çalıştım. Hiç tad alamadım. Duygusal ve zırva bir yazar.Romanları hastalıklı bir insanın elinden çıkmış gibi.”
Küçük bir tatil beldesinde az sayıda ki seçenekler arasından mecburiyetten elimize aldığımız kitabı bitirirken oldukça zorlandık doğrusu. Senaryo tarzında kaleme alınmış romanda sık sık kopukluklar oluyor olaylar arasında ve bir türlü hikayenin içine giremiyor okur. Pegasus yayınlarının ismine biraz da güvenerek okuduğumuz kitap bizde hayal kırıklığı yarattı maalesef.