TURGUT REİS
Türk üstünlüğünü ve kahramanlığını sularda Barbaros Hayreddin Paşa gibi yürüten ikinci bir deniz
erimiz Turgut'tur. Usta Hayreddin'in çıraklarından olan ve Türk adını Akdeniz'de onun kadar büyük bir
ustalık ve bilginlik ile dolaştıran Turgut, suların benzerlerini ancak Türk ırkında görebileceği eşine az
rastlanır kaptanlardan
"Bir sultanın değişmesiyle ne olur ki diyenler çıkacaktır. Onlara göre asıl olan sistemdir. Lakin bu tespit ya da düşüncelerinde çok önemli bir şeyi ıskalıyorlar ki sistemi uygulayan da insandır. Yani ehil bir ustanın elindeki altın çok kıymetli bir takıya dönüşebilir ama o altın sıradan birinin elinde değerli bir madenden öteye
Ortaçağ İngiltere ‘sinde, kitabın adından da anlaşıldığı gibi Malta’da, Hırıstiyanlar ve azınlık olan Yahudiler arasındaki çekişmeyi mizahi bir dille anlatıyor eser. Bununla da kalmıyor Malta o sırada Türkler’in kuşatması altında olsa da eser özellikle baş kahraman Yahudi olan “ Barabas” ın Hrıstiyanlara karşı yaptığı hileler, oyunlar etrafında şekilleniyor. Bu kadar da olmaz dedirten her kötülüğü yapmaktan çekinmeyen “Barabas” , bana yazarın ırkçı bir yaklaşımla genelleme yaparak Yahudileri yansıttığını düşündürdü. Yine de 15. yüzyıldaki yaşayan insanların bakış açısına dair fikir edinebilir bir kitap.
Maltalı YahudiChristopher Marlowe · İş Bankası Kültür Yayınları · 2016185 okunma
Zavallı Lizaveta öylesine saf, öylesine ezilmiş, öylesine korkutulmuş bir kadındı ki, üzerine doğru kaldırılmış bir balta karşısında yapması gereken en doğal hareket elleriyle yüzünü kapatması olduğu halde, bunu bile yapamadı.
1453'te İstanbul'un surlarında delen top ateşiydi; fakat top Osmanlıların şehir savunmalarına zarar vermek için kullandıkları silahlardan yalnızca bir tanesiydi. Tarihçi Tursun Bey II. Mehmed'in surlara mancınıklar getirdiğini ve surların altlanta lağımlar döşediğini anlatır. Avrupalı tanıklar kuşatma kulelerinden de söz ederler. Bu ve bunun gibi "köhne" kuşatma usulleri sonraki yüzyıla kadar devam etmiştir. 1481'de Otranto, 1565'te Malta ve 1570'te Lefkoşe kuşatmalarında mancınıkların kullanıldığına ilişkin atıflar vardır. 1565'te Malta'da kuşatmayı yapanlar, beş ya da altı tüfekçiyi taşıyabilecek kuşatma kuleleri inşa etmişlerdir. Lağımcılık da Osmanlı kuşatma mühendislerinin bir uzmanlığı olarak kalmıştır.
Malta Şövalyeleri'nin Akdeniz'de Müslüman hacılara, tüccar ve yolculara verdikleri zararlar sebebiyle adanın alınmasını kararlaştırılıp, Mustafa Paşa serdar, Piyale Paşa da kaptanıderya olarak adanın fethi için görevlendirilmişti.
Semiz Ali Paşa, donanmayı uğurlayıp dönerken "Paşalarımız Malta kalesini helvadan sanıp yemek isterler. Tutumlarını ve kılınışlarını kalbim tutmadı, hatırıma hoş gelmedi ve söylemedik söz kalmadı. Anladım ki nasihatim kulaklarına girmedi. Allah sonunu hayreyleye. Olaki perişanlıklarını ben görmeyim, yetişeceğim Allah bilir. Hele göresiz bunlar işin sonunu nasıl bitireceklerdir"
diye rahat bir başarı kazanacaklarını uman devlet adamlarını tenkit etmişti. Nitekim Ali Paşa'nın ölümünden sonra bu sefer başarısızlıkla neticelendi. Turgut Reis de kuşatma sırasında şehid düşmüştü.
14. yüzyıldan itibaren ardı ardına kazanılan başarılardan dolayı ortaya çıkan "Yenilmez Türk" imajı ilk olarak bu kuşatmada başarısız olunmasıyla sarsılmaya başladı.