12 Eylül darbesinin üzerinden kırk yıl geçtikten sonra tanıklıklara dayanılarak yazılan kısa ama dönemi iliklerinize kadar hissettirecek bir kitap. Bu okumayı yapmadan önce Maraş Katliamı üzerine de okuma yaptım. 1978 yılında Maraş'ta yaşananlar aslında 12 Eylül'e giden sürecin habercisiydi. Maraş'ta da sol ve sosyalistler
90'lı doğumlu birisi olarak çocukluğumun en renkli simalarından biriydi Süleyman Demirel. Neredeyse kırk yıllık bir siyasi figür olarak, baba veya beyefendi lakaplarıyla siyasetüstü bir liderdi. Tabi henüz çocuk olduğumuz için siyasi kariyerinde yaşadığı çalkantılardan, darbelerden, sert mücadelelerden haberimiz yoktu. Karikatürlerle ve
Bülent Ecevit çocukluğumuzun Türkiye'sinde önemli bir figürdü bizim jenerasyon için. Biz onu; 28 Şubat sürecindeki duruşuyla, Merve Kavakçı'ya mecliste had bildirmesiyle, 99 depremindeki acziyetiyle, Öcalan'ın yakalanma süreciyle, 2001 kriziyle, Clinton karşısındaki duruşuyla ve yürüyemeyecek halde ülkeyi yönetmeye çalışmasıyla
Devlet güdümlü sivil faşistler tarafından yapılan Sivas ,Çorum, Maraş,Roboski , Başbağlar v.b her türlü katliamı lanetliyoruz.Yaşasın halkların kardeşliği insanların sömürüye ötekileştirmeye karşı dik duruşu.UNUTMAYIN DÜNYADA BİR EZEN VARDIR BİRDE EZİLEN.
Fransızlar işgal güçleriyle Kilikya, Maraş ve Urfa'yı aldı. Kilikya ve İzmir'in işgali sırasında Fransızların onayıyla Ermeni ve Yunanlılar [Rumlar] tarafından Türk katliamı yapıldı.
- Galiyev (Son Zamanlarda Türkiye'deki Durum- 16-23 Mayıs 1920)
Yakın Tarih okumalarına hız kesmeden devam ediyorum. Tuncay Çelen, 68 kuşağından olan Deniz Gezmiş'lerle aynı safta yürümüş devrimci birisi olarak kendi tanıklığı ve tarihin zamanla gün yüzüne çıkardıkları ile 60'lardan başlayıp 80 darbesine giden süreçte halkın mücadelesini anlatıyor. 700 sayfalık kitabı iki günde bitirdim. Bazı
Yakın tarih okumalarında bir köşe taşını daha geçtim. Ki yapmış olduğum okumalar içerisinde en çok önem verdiğim "Sivas Katliamı" oldu. Ozan Çavdar'ın çalışması aslında olayı anlatmak, aydınlatmak ya da gerçek yüzünü ortaya çıkarmak değil. Bellekleri tazelemek ve olayın kurbanlarının yakınlarıyla yapılan söyleşilerden oluşan bir
Dünyayla aramızda geçenleri her zaman doğru tespit edebileceğimizi düşündük, ne zaman ki dünyayla aralarında zulüm gündelik yaşam hâline gelen insanları görmeden, tanımadan, yaşamadan.
Kitapta konu edilen tam bir ırk ayrımcılığı, çok uzak değil bizlere de bir Kürt sorunu, bir Alevi Sünni çatışması, bir Maraş katliamı...
Biraz daha uzağa, çok değil Srebretniza (mavi kelebekler)katliamı, Filistin İsrail taşlaması, Hitler, Musollino, 1. dünya savaşı,.... Gibi, vs, vb....
Sorun aynı ülkenin içinde ki katliamlar değil. Sorun birinin birine kıyabilmesi. Bunu gözealabilmesi. Burada bu konu böyle ele alınamaz elbette. Sonuç ne biliyor musunuz?
Toplumlar arası ezme, küçümseme, aşağılama, etiket takma, dediği gibi kitapta, herkes olmadığı şeyi ayrıştırmak için ötekileştirme yakıştırmasında, ama aslında emin olalım ki hepimizde herşeyi yakişmadan dünyayla aramızdaki konunun ne olduğunu anlamadan gitmeyeceğiz.
-Dünyayla benim aramda hep bir ADALET olacak biliyorum. Mercimek ekip domates biçmeyeceğiz.
- Eğer DOMATES verdiyse toprak : ) bir mucize her zaman var diyeceğiz.
Kitabı okumak isterseniz okuyabilirsiniz. Yorumlarım yorumlamak istediklerim.
DÜNYAYLA ARAMIZDA HEP GÜZEL ŞEYLER OLMASI DİLEĞİYLE...
Bu hikaye; acının, melankolinin, dünyaya, yaşamaya sıkışıp kalmanın hikayesi. Hayat dediğimiz bu olguyu anlayamayıp "dünya ağrısı" ile yaşayanların ve onların çevresinde olup hayatı kararanların hikayesi.
Mürşit ne demektir? "Kılavuzluk eden, yol gösteren kişi" demektir Mürşit. Zaten babası da ismini anlamına istinaden Mürşit