Hiddet ve hüsranla yumruğumu masaya öyle sert vurdum ki elim kanadı. İşte bir sır bu kadar ağırlaşabilir. Kanın mürekkepten daha kolay akmasını sağlayabilir.
Saatler sonra önümdeki sayfa hâlâ boştu. Hiddet ve hüsranla yumruğumu masaya öyle sert vurdum ki elim kanadı. İşte bir sır bu kadar ağırlaşabilir. Kanın mürekkepten daha kolay akmasını sağlayabilir.
Kimisi, taarruzun bir cinnet olduğunu söylüyor, kimisi, "Ne diye boşu boşuna (!) kan dökelim?" diyor, kimisi ise:
-Efendim, yüzde yirmi beş zafer ihtimali olsa, bu taarruza ben de taraftar olurdum, fakat, maalesef, yok!..." diyordu.
Nihayet içlerinden birisi, kalkıp da:
- Efendim, bizim şu kadar katırımız ve şu kadar devemiz
Saatler sonra önümdeki sayfa hâlâ boştu. Hiddet ve hüsranla yumruğumu masaya öyle sert vurdum ki elim kanadı. İşte bir sır bu kadar ağırlaşabilir. Kanın mürekkepten daha kolay akmasını sağlayabilir.
"Hiddet ve hüsranla yumruğumu masaya öyle sert vurdum ki elim kanadı. İşte bir sır bu kadar ağırlaşabilir. Kanın mürekkepten daha kolay akmasını sağlayabilir."
Kalememi mürekkebe daldırıp nereden başlayacağımı düşündüm.
Bu öyle büyük ve dehşet verici bir olaydı ki neredeyse aklımı kaçıracaktım. Aradan geçen yıllarda o olaydan tek bir kişiye bile bahsetmemiştim. Hatta boş bir odaya bile fısıldamamıştım.
Kalemimi tekrar mürekkebe daldırdım fakat aklıma hiçbir sözcük gelmedi. Alkolün içimdeki sırrı gevşetebileceğini düşünerek bir şişe şarap açtım. Belki de parmaklarımı geçirecek bir boşluk bulabilir üzerindeki kapağı kaldırabilirdim. Oda etrafımda dönmeye başlayana ve kalemin ucundaki mürekkep kuruyana dek içtim.
Saatler sonra önümdeki sayfa hala boştu. Hiddet ve hüsranla yumruğumu masaya öyle sert vurdum ki elim kanadı. İşte bir sır bu kadar ağırlaşabilir. Kanın mürekkepten daha kolay akmasını sağlayabilir.
Saatler sonra önümdeki sayfa hâlâ boştu. Hiddet ve hüsranla yumruğumu masaya öyle sert vurdum ki elim kanadı. İşte bir sır bu kadar ağırlaşabilir. Kanın mürekkepten daha kolay akmasını sağlayabilir.
Ona bir mektup yazmaya karar verdim.Kulağa ne kadar aptalca ve inanılmaz gelirse gelsin her şeyi anlatacaktım.Kalem ve mürekkep çıkartıp yazı masasının üstüne kaliteli bir beyaz kağıt koydum.
Kalemimi mürekkebe daldırıp nereden başlayacağımı düşündüm.
Ebeveynlerim ben on bir yaşındayken öldürülmüştü.Bu böyle büyük ve dehşet verici bir olaydı ki neredeyse aklımı kaçırmıştım.Aradan geçen yıllarda o olaydan tek bir kişiye bile bahsetmemiştim.Hatta boş bir odaya bile fısıldamamıştım.Ona o kadar uzun zamandır o kadar sıkı sarılıyordum ki,onu düşünmeye cesaret ettiğimde göğsüme baskı yapıyor,nefes almamı engelliyordu.
Kalemimi tekrar mürekkebe daldırdım,fakat aklıma hiçbir sözcük gelmedi.Alkolün içimdeki sırrı gevşetebileceğini düşünerek bir şişe şarap açtım.Belki de parmaklarımı geçirecek bir boşluk bulabilir,böylece üzerindeki kapağı kaldırabilirdim.Oda etrafımda dönmeye başlayana ve kalemin ucundaki mürekkep kuruyana dek içtim.
Saatler sonra önümdeki sayfa hala boştu.Hiddet ve hüsranla yumruğumu masaya öyle sert vurdum ki elim kanadı.İşte bir sır bu kadar ağırlaşabilir.Kanın mürekkepten daha kolay akmasını sağlayabilir...