Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Erkek seçimimizin maya ile aynı olması
Aslında günlük hayatta kibar bir insan olsa, yatakta bazen maço davranmasını tercih edebilirdim.
Sayfa 160
Türkiye tarım ürünleri Gümrük Birliği'nde/AB'de niye yok? 1973 yılında uygula­ maya giren "Katma Protokol"ü açıp okuduğunuz zaman yazan şu: "Tarım ürünlerinin Gümrük Birliği'ne 22 yıl sonra dahil ola­ bilmesi için Türkiye tarım politikalarını Ortak Tarım Politikasına uyumlu hale getirir." Yıl, 2017. Hala tarım politikalarını "Ortak Tarım Politikası"na uyumlu hale getirmemişiz demek! O kadar dayatmalarına bo­yun eğmedik mi? Olmamış işte! Bu nedenle bizi Gümrük Birli­ği / AB dışında tutuyorlar! Yani... "Siz kendinizi zehirleyin bizi değil" diyorlar! Tarım ürünü satmaya kalkışırsak yüzde 200 vergi alıyorlar. Nasıl düzen ama? Yerseniz... Biz ise, onlara gümrük duvarları­mızı indiriverdik.
Reklam
Sayımız az ama bir avuç maya bütün hamuru kabartmaya yeter.
Sık sık rastlanan «büyük aşk diye anlatılan (çok- luk film ve romanlara konu olan) bir yalancı sevgi bi- çimi de putlaştırıcı sevgidir. Eğer kişi kendi güçleri- nin üretici bir biçimde dışarı taşmasıyla bir özdeşlik, bir Ben'lik duyacak düzeye gelmemişse, sevdiği kişi- yi putiaştırmak ister. Kendi güçlerine yabancılaşmış ve onları sevdiği
Sayfa 99
"Beyazların gerçek olduğuna asla inanmadığımı hatırlıyorum."
"...kasabamızdaki beyazlar o kadar önyargılıydı ki,bir zenci vanilyalı dondurma dahi alamazdı."
Reklam
“Aşık olduğun kızdan bahset bana,” dedi. Yapamazdım, bir kadınla birlikte olup başka bir kadına duyduğum hayranlıktan söz edemezdim. Belki de bu yüzden “Güzel mi?” diye sordu. Güzel olduğunu söyledim. Belki de bu yüzden, “Seni seviyor mu?” diye sordu. Beni sevmediğini söyledim. Yüreğim ağzıma geldi birden çünkü giderek sormasını istediğim şeye yaklaşıyordu, o alnımı okşarken soruyu bekledim. “Peki neden sevmiyor seni?” Sormuştu işte. Cevabını verebilirdim ve herşey açığa çıkmış olurdu, ama “Sevmiyor işte, hepsi bu,” demekle yetindim. “Başkasını sevdiği için mi?” “Bilmiyorum. Belki.” Ona belki, buna belki, sorular, sorular, karanlıkla el yordamı ile Arturo Bandini’nin şehvetini arayan yaralı ve bilge kadın, bir sıcak soğuk oyunu, Bandini sırrını ele vermeye istekli. “Adı ne?” “Camilla,” dedim. Doğrulup ağzıma dokundu. “Öyle yalnızım ki,” dedi. “O olduğumu hayal et.” “Evet,” dedim. “Sen o’sun. Adın Camilla.” Kollarımı açtım ve kendini göğsüme bıraktı. “Adım Camilla,” dedi. “Çok güzelsin,” dedim. “Bir Maya prensesisin.” “Prenses Camilla’yım.”
Ah, bilinen ve bilinmeyen siyahi şairler, acılarınız nice zor zamanda bize güç verdi. Kim sayabilir sizin şarkılarınızla daha az yalnız hissettiğimiz geceleri ya da hikayelerinizle daha az acıklı görünen boş tencereleri?
Zenci olmak korkunç bir şeydi ve hayatım üzerinde hic kontrolüm yoktu. Çocukluktan itibaren, kendimi savunma şansım olmadan, rengimden dolayı yapılan suçlamaları sessizce dinlemek zorunda bırakılmam çok gaddarcaydı.
Henüz çoğumuz hayatın özünü anlayamayarak havada saadet, kuyu dibinde cennet arayan, birbirimizden keramet bekleyen, boş şeylere kapılan, vaatlere aldanan saf kimseleriz. Bu dünya henüz büyük komik Molière çağından üç adım ileri gitmedi. Daima üstadın ebedi komedyaları tekrarlanıp duruyor. Yalnız sahnenin dekorları değişti. Tarzlar başkalaştı. İnsanın mayası hep o maya... Kötüler daha kurnazlaştı. Birbirine zarar verme ilerledi. Fenalık büyüdü.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.