Gönlümü mekan eyledi
Dost elçisi kona kona
Bir dem dilim tutar isem
Söyletirler yana yana
La ilahe illallah..
Derdim kime söyleyeyim
Nicesi şerh eyledim
Dosttan gelen avaz benim
Yakar içim döne döne
La ilahe illallah..
Ey biçare Miskin Yunus
Gafil olma, dur gözün aç
Ecel eli uzun olur
Bir gün erer suna suna
La ilahe illallah..
Ey ayrılığıyla yeryüzünü de gökyüzünü de ağlatan sevgili! Gönül kanlar içinde oturakalmış, akıl ile cân ağlamaya koyulmuş.
Dünyâda yerine konacak bir tek kişi bile yok; senin yanında mekân âlemi de, mekânsızlık âlemi de ağlamaya koyulmuş.
9 yaşında hafız, 12 yaşında padişah, 21 yaşında Fatih olmuş, 2 imparatorluk, 4 Krallık, 11 Prenslik yıkmış, 7 Dil bilen, havan tapu mucidi, çağ kapatıp çağ açan,
Peygamber Efendimizin ﷺ övgüsüne mazhar olmuş, şarkın ve garbın Sultanı, Şeriat için cihad eden hanlar hanı başbuğu Fatih Sultan Mehmet Han'ın Vefatının sene-i devriyesi.
Mekân-ı Cennet Makam-ı Âli olsun.
Senden başka her şeye kör gözlerim
Seninleyken bile seni özlerim
Resmine dalıp giden gözlerim
Yüreğimden kan akıyor sensizken
Vuslatın gönlümde bahar yelidir
Hasretin gözümün akan selidir
İlin köyün gönlümün başkentidir
Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.lerine dünyanın en akıllı insanları kim diye sorulduğunda;
Dünyanın en akıllı insanları Mürşidi Kamillerdir. Çünkü haramı bilirler haramdan uzak durular, günahı bilirler günah işlemezler. Bunların sonucunda dünya ve ukbası için neyin kar, neyin zarar getireceğini bilir ona göre hareket ederler. Çok akıllı dediğiniz insanlara bakınız, aklı şeytanlıkla doğru orantılıdır. Akıllı insan cehennem de yanacağını bilerek şu iki günlük dünya menfaati için günah işler mi? Yalan söyler mi? Haram yer mi? Gıybet eder mi? İslam’dan uzak boş işlerle, malayaniyle meşgul olur mu? Bir kişi İslam’dan uzaklaşırsa Allahu Teâlâ aklını alır. Buyurmaktadır.
“Akıllı, zeki olan kişi nefsini hesaba çekip, ölümden sonrası için çalışan, amel eden kimsedir. Âciz ise, nefsinin hevasına tabi olup Allah’tan bir takım (boş) temennilerde bulunan kimsedir.” Tirmizi
insanların aşkı sabit ve değişmez tanımlara indirgemelerini sevmiyorum. sadece bir kez aşık olursun mavalları bana saçma geliyor. aşk bu kadar geniş çaplı bir hisken nasıl bu kadar sıkıştırmayı başarabilirsiniz? nasıl sürekli olarak her şeye bitmiş gözüyle bakabilir insan? yaşam sürekli devinim halinde olan bir olgu. bunu bu kadar kolay tüketmezsiniz. öyle hissedilir bazen. ama sonra devam edilir. basit bir denklem aslında. özneler değişir, zaman değişir, mekan değişir. ama hisler. hisler farklı boyutlarda içimizde yeşermeye devam eder.
lusin ִ
@faery
·
03 Mayıs 02:34
Aşk, öznesi değiştikçe kendi de değişen bir şey değil.
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur
Toplandık dostlarla gene eskisi gibi
Mekân mı tabi ki O, meşhur çınarın dibi
Âvnī Dede, gene o hoş sohbetlerinden birinde
Çaylarımızı söylüyoruz taptaze tavşan kanı gibi
Bir eski İstanbul şarkısı çalıyor o antika gramofonda
Hüzün ve hasretlik var işittiğimiz gizemli fonda
Besteler,notalar yükseliyor gök kubbeye o anda
Anılar canlanıyor şimdi Tanburi Cemil de, Yahya Kemal de, Sinan da
Gene eskisi gibi çınar altındayız dostlarla, anılarla beraber
Geçmişi anlatıyoruz birbirimize hûşû içinde teker teker
Yüzlerde çizgi, saçlarda aklar, yılların yükü omuzlarımızda
Maziye dönüyoruz dertsiz tasasız bir çocuğuz bir elimizde zip zip dönen topaç, diğerinde pamuk şeker
KK