Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“İçimdeki Fırtına” şarkısının doğuşu
“Melih Kibar’ın, bana hayata çok erken veda eden büyük sevdası Çiğdem Talu’yu anlattığı o gün geldi aklıma. Melih İngiltere’ye okumaya gönderildiği dönem Çiğdem Talu’ya derin bir aşk duyuyor. Melih deniz kıyısında bir binada kalıyor ilk gece. Büyük bir fırtına çıkıyor. Melih uyuyamıyor. Kalkıp piyanoya geçiyor ve bir beste yapıyor. Ertesi sabah Çiğdem Talu’dan bir mektup geliyor. Diyor ki mektupta: ‘Dün gece hiç uyumadım ve bir şiir yazdım. Sana gönderiyorum. Bunu ancak sen bestelersin.’ Melih mektubu açtığında gözlerine inanamıyor. Binlerce kilometre öteden birbirlerine seslenmişler meğer. İşte o şarkı: ‘Gün ağarırken, tek başıma oturmuşsam, Henüz daha gözlerimi bir an bile yummamışsam…’. (‘İçimdeki Fırtına’ adlı şarkının sözleri). Melih Kibar onlarca muhteşem şarkı, unutulmaz ortak eser ortaya çıkardıkları söz yazarı Çiğdem Talu’yu adeta bir tanrıça gibi gördüğünü söyleyip, şöyle devam ediyor: ‘Aramızdakinin ne olduğunu yıllar sonra anladım.”
‘Söylenmemiş Sözler’ kitabından Ölümsüz Aşk
“Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük bestecilerinden Melih Kibar, Lâl kızımı görmeye gelmişti. Sanırım onu bizden alacak hastalığını yeni öğrenmişti ama saklıyordu muhtemelen. O gün bana, ‘Çok yaşayacağımı sanmıyorum İclal,’ diye başlayarak anlattıklarını, birkaç yıl sonra Londra’da ben de Can Dündar’a anlattım. Can, çok yıllar sonra ‘Söylenmemiş Sözler’ isimli romanımda bir kahramanıma söylettiğim şu cümleyi kurmuştu: ‘Bir aşkın ölümsüzlüğü iki şekilde mümkün oluyor; Ya taraflardan biri erken ölüyor, ya da hiç kavuşulmuyor…”
Reklam
Melih Kibar - Çiğdem Talu
Her şey seninle güzel Yolda yürümek bile Olmayacak düşlerin, Peşinde koşmak bile Her şey seninle güzel Bu toprak, bu taş bile Içimdeki bu korku, Gözümdeki yaş bile
Sayfa 290 - İmgeKitabı okudu
Melih Kibar-Çiğdem Talu
. İşte o an bir fırtına kopar Sanki o an yer yerinden oynar Hoyrat bir rüzgâr eserken Sallanan gemi misali Sallanır durur içimde dünya .
Sayfa 285 - İmge yayıneviKitabı okudu
Çiğdem-Melih Kibar
Seni düşündüm dün akşam yine, Sonsuz bir umut doldu içime. Bir de kendimi düşündüm sonra, Bir garip duygu çöktü omzuma...
"İçten davranmak değildi o, beni yok saymaktı. Yok saymak zorundaydınız çünkü. Sokakta kalmış bir kadını evine davet edip ona hiçbir şey sormayacak kadar kibar davranan bir insan en çok içtenlikten korkar. İçtenlik değildi o, korunmaktı. Yaptığınız fedakârlığa kendimi layık görmiyeyim diye öyle davrandınız. Önemli olan ben değildim, sizdiniz. (Erkeğin taklidine özenerek) "Görevimi yaptım," diyorsunuz içinizden, biliyorum. Ama ben görevinizin amacı değilim, bahanesiyim. Ah kocam da böyleydi... Ne hissiz bir görevciydi o!"
Sayfa 29 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Reklam
KADIN: Keşke gelmeseydim buraya, sokakta kalsaydım, bir kapının içine sığınsaydım... Kimse bir şey sormayacaktı bana. ERKEK: Ben de sormuyorum, biliyorsunuz bunu pekâlâ. Sordum mu bir şey? KADIN (sesini yükselterek): Sorsaydınız. Çünkü şimdi içinizden soruyorsunuz. ERKEK: Ne sorabilirdim? KADIN: Herhangi bir soru. Karşınızdakini güç durumdan kurtaracak uydurma bir soru. Paranızı mı çaldırdınız, diye sorabilirdiniz söz gelişi. Ben de bir şeyler söylerdim. Belki saklardım gerçeği, bir şey uydururdum. Siz hiçbir şey sormayınca... Nasıl anlatayım... Sokakta kalmamın anlamı kalktı ortadan, bir kedi yavrusu durumuna düşüverdim. Tuttunuz ensesinden kediyi, sıcak odanıza getirdiniz. Sokak ortasında kalan bir kedinin ne hikâyesi olur? Tek başınıza gelmiş gibiydiniz eve. Kendi kendinize konuşur gibiydiniz. Ayakkabılarınızı çıkardınız, çoraplarınızı, kravatınızı çıkardınız. ERKEK: Ben içten davranayım diye... (Ayaklarını iskemlenin altına sokar). KADIN: İçten davranmak değildi o, beni yok saymaktı. Yok saymak zorundaydınız çünkü. Sokakta kalmış bir kadını evine davet edip ona hiçbir şey sormayacak kadar kibar davranan bir insan en çok içtenlikten korkar. İçtenlik değildi o, korunmaktı. Yaptığınız fedakârlığa kendimi layık görmeyeyim diye öyle davrandınız. Önemli olan ben değildim, sizdiniz.
Sayfa 27 - Everest Yayınları, 1. basımKitabı okudu
Melih Kibar Ben Kadıköy tarafında oturuyordum. Bir gece yarısı Mustafa Oğuz bana geldi, dedi ki, "Marmaris'te bir festival var; o festivalin açılış müziğinin yapılması gerekiyor, Çiğdem'le yapacağız, hadi gel gidelim." Kalktık gittik. Çiğdem'in evine geldiğimizde saat üçü çeyrek geçiyor­ du. Baktım Çiğdem Talu karşımda ve ben görür görmez vuruldum, kesinlikle çok özel bir insandı. Gecenin o saatinde çok sıcak bir ev sahibiydi. 25 Mayıs'ı 26 Mayıs'a bağlayan sabah saat üçü çeyrek geçe, biz Çiğdem Talu'yla buluşmuş olduk ve tabii o zaman hiçbirimiz bilmi­ yorduk, sekiz sene üç gün sürecek bir yolculuğa çıktığımızı...
Melih Kibar Bir gün öğleden sonra Çiğdem'in evine geldim. "Bak bakalım piyano­nun üstünde ne göreceksin," dedi. O günlerde söz beklediğim bir parça da yok. Gittim baktım Hisseli Harikalar Kumpanyası diye bir şey yazıyor. "Bu nedir?" dedim, "Müzikalimizin adı," dedi. "Ee, bu ne ola­ cak şimdi?" dedim. Şarkı sözü yazıyor, "Hisseli Harikalar Kumpanyası / açıyor perdesini açıyor," diye hatırlarsanız. Dedim ki "Siz ikiniz de kafayı yemişsiniz, bu söz bestelenmez." Çünkü biz hep alışığız ya, önce ben beste yapıyorum, sonra Çiğdem sözleri yazıyor. Ee, müzi­ kalde konu olduğu için önce sözler yazılacak ki ben onları besteleye­ ceğim. "Canım canım, sen bestelersin," dedi. Gene o her zamanki destek, "Hayatta olmaz, aç Haldun Abi'ye telefonu, besteciyi değişti­ rin, bu sözlere ben beste yapamam," dedim. "Canım," dedi, ağzım­dan girdi burnumdan çıktı, "İyi bakalım, sen git salona," dedim. Otur­dum, onun yanında besteledim...
Sokakta kalmış bir kadını evine davet edip ona hiçbir şey sormayacak kadar kibar davranan bir insan en çok içtenlikten korkar. İçtenlik değildi o, korunmaktı. Yaptığınız fedakârlığa kendimi layık görmiyeyim diye öyle davrandınız. Önemli olan ben değildim, sizdiniz. "Görevimi yaptım," diyorsunuz içinizden, biliyorum. Ama ben görevinizin amacı değilim, bahanesiyim.
Sayfa 28 - EverestKitabı okudu
66 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.