Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Buz

Buz
@mentality_
9 Eylül
19 okur puanı
Şubat 2020 tarihinde katıldı
Herkesin bir mucizesi vardır,benimki de o! "Her sabah uyandığında aynı şeyleri yapabilmek özgürlüktür!" dedim geniş,aydınlık bir gülümsemeyle gerinerek. "Kendi istediğin,kendi seçtiğin aynı şeyleri ama!" diye düzeltti. "Özgürlük,her sabah uyandığında istediğin aynı şeyleri yapabilmektir!"
Reklam
Hayatta öyle anlar vardır ki yaşarken sıradan gelir,olağan gelir.Sanki hep varmış ve de hep olacakmış gibi.Üstelemeden yaşar,değerini ise anca kaybedince kaybettiğinde anlarsın. Bunu anladığında da öyle bir cız eder ki için, kıymetini bilemediğin o anlara dair bir "keşke" listesi yazılır içinde.
Sayfa 54 - EpsilonKitabı okudu
Adrien, uzun zamandan beri annesine hayatı nasıl gördüğünü boşuna anlatmaya çalışıyordu. Ona göre hayat, edebiyatı ve sanatı sevmek, dünya nimetlerini tatmak, insanları ezenlerin karşısında durmak, maddi olarak sadece en gerekli olanla yetinmek, kardeşçe ve adalet içinde yaşamak, bir dost edinmek, etrafına mümkün oldukça iyilik saçmaktı. Ama Zoitza Ana, ne kadar insancıl ve ne kadar sevgi dolu olursa olsun, hayatın böyle işlemediğini yaşadığı tecrübelerden biliyordu. O değil miydi günde "on beş saat karın tokluğuna" çalışan? Kederle, sessiz sessiz oğluna bakıyor ve bazen kendi ken- dine: "Yavru ördeklere bakan bir tavuk gibiyim, yüzme vakti geldiğinde peşinden gidemem evladımın!" diyordu. Sahiden de idealizmin berrak sularında rahat rahat gezinen bu yavru ördeğin peşinden gidemiyordu. Bunun yerine boynunu büküp kıyıda kalıyor, oyununu oynayıp geri döndüğünde hep aç olan tuhaf yavrusunu gözden yitirmemeye çalışıyordu. Çünkü o berrak sular karın doyurmuyordu. Hem de hiç. Hatta o sulara çok sık girmenin bedeli de ağır olabilirdi.Adrien ise bunun farkında değildi,tıpkı cıvıl cıvıl öten ve ne bulursa onu yiyen kuşlar gibi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Hayatta iyi bir yer edinmek mi? Bu kadar mı yani? Sırf büyük bir patron veya tüccar olmak için yaşamak mı hayat? Önemli olan sadece rahatlık, maddi zenginlik mi? O zavallı insanlar ve sen benden hayatımın her saatini, her gününü nasıl zengin olunur onu öğrenmeye ve sonunda zengin olmaya adamamı istiyorsunuz. Ancak bu şekilde bana saygı duyacaksınız. O zaman size yanıtım belli: Ne saygınız umurumda ne bahsettiğiniz zenginlik..."
"Bir insan hayatı ne anlatılır ne de yazılır. Dünyayı sevmiş ve gezmiş bir insan hayatı anlatıma daha az yatkındır. Ama bu insan bir tutkulu olmuş olduğu, dünyayı dolaşırken mutluluğun ve sefaletin tüm mertebelerini tanımış olduğu vakit hayatının ne olmuş olduğuyla alakalı canlı bir betimleme sunmaya çalışmak hemen hemen olanaksızdır. Önce kendisi, sonra onu dinlemek mecburiyetinde olanlar için olanaksızdır. Güçlü, fırtınalı ve aynı zamanda sergüzeştçi ruha sahip bir insanın hayatının çekiciliği, pitoreskliği, ilginçliği her zaman bu hayatın göze çarpan vakalarında değildir. Güzellik genellikle detayın içerisindedir. Ama detayı kim dinler? Ondan kim hazzeder? Bilhassa onu kim anlar ki? İşte 'Bize hayatınızdan bir şeyler anlatın!' ın hep düşmanı olmuş olmamın nedeni.
Sayfa 180 - OlimposKitabı okudu
Reklam
Kıskanan kadında bir ormanlık kudurmuş hayvan vardır. Erkeği kıskanan kadında değil, kadını kıskanan kadında... Bu kadın hem kendine istıraptır, hem başkasına.
Odaya Binbaşı Ö... L... Bey girdi.Sarıkamış'tan dönen bu zabit boyuna anlatıyordu: 32 bin kişi olan Dokuzuncu Kolordu, Sarıkamış muharebesinin sonunda 247 kişiydi. Bu 247 nefer de dört gün daha harbetti. Sonra...Zabit sustu. Dağıstanlı Hoca'ya göz ucuyla baktı. Çünkü bu 247 nefer de şehit olmuştu. Dokuzuncu Kolordu kalmamış, adı mağlup
Adnan: "Fatih hocalarının dini de yalandır; dinsizliği de!" Hoca: "Yalanmış! Tabii ki yalan. Onu ben de biliyorum.Onun için bu yalandan korkun diyorum ya! Sarıklı milletini bana sen mi anlatacaksın? Menfaat göster: Vapur bacası gibi bağırarak sana Allah'ı da inkâr etsinler;Peygamber'i de.. Sultan Hamit otuz üç sene sarığa sırma takarak; taassuba maaş vererek tahtında oturdu efendi!"
Adnan: "Hükümet kuvvetinin karşısında sarığın lafı mı olur hocam? Bin softayı bir jandarma önüne katar." Hoca: "Yanılıyorsun: Hükümet kuvvet değildir; vasıtadır. Bir memlekette asıl kuvvet, bir fikri temsil edenlerdir. Başka memleketlerde sahici 'fikir' zümreleri var. Bizim memlekette hakiki 'fikir' yok; bizde üç yüz seneden beri 'fikir' diye bir tek şey var: Taassup!
Hoca: "Sizin için en korkunç düşman kimdir biliyor musunuz? Adnan: "Tabii ki biliyoruz: Alâtini Köşkü'nde oturan Abdülhamit!" Hoca: "Hâşa, tövbeler olsun değil. Sizin en korkunç düşmanınız Fatih'teki yobazlardır. Sarıktan korkun. Müslümanlık geç kalan bir saattir derler. Hayır. 'Ali-Muaviye' vakasından beri bu saat hiç işlemiyor, durmuştur."
Reklam
"Güzel düşünülmüş yalana, üstübaşı temiz rezalete insanlar muhtaçtır; içtimai silah olan iftirayı, teselli olan dedikoduyu, kazanılmamış parayı kaldır, bütün müesseseler yıkılır" diyecekti; cesaret edemiyordu.
Tevfik hoca
Cübbesinin yakasını Adnan'ın burnuna uzattı; bağırarak, "Kokla!" dedi, "şu kara cübbeyi kokla; bütün Şark çamuru kokuyor. Kurtuldum, kurtuldum, kafamdaki beyaz fe- laketten, sırtımdaki kara felaketten kurtuldum nihayet!" Adnan, Hoca'nın koluna girdi: "Herkesi uyandırıyoruz. Pencerelerden bize bakıyorlar; bunları başka zaman konuşuruz..." Hoca, Adnan'ın yüzüne eğilmiş, kısık sesle, "Sarığımı da yakacağım, cübbemi de!" diyordu.
Sayfa 24 - Oğlak klasikleriKitabı okudu
Kızıl bulut "Biz barışı korumak istiyoruz," dedi onlara. "Bize yardım edecek misiniz? 1868 yılında ellerinde birtakım kâğıtlarla birtakım adamlar çıkageldiler. Kâğıtlarda yazılı olanları okuyamıyorduk, onlar da bize işin doğrusunu söylemeye yanaşmadılar. Antlaşmanın kalelerin terkedileceği ve bizim de çarpışmalara son vereceğimiz temeli üzerine kurulduğunu sandık. Oysa bizi ticaret için Missouri'ye göndermek istiyorlardı. Bizse Missouri'ye gitmek istemiyor, tacirlerin bulunduğumuz yere gelmelerini istiyorduk. Washington'a vardığımda, Büyük Baba bana antlaşmanın maddelerini açıkladı ve çevirmenlerin beni aldatmış olduğunu kanıtladı. Benim tek istediğim, dürüstlük ve doğruluk. Doğru ve dürüst olanı Büyük Baba'dan elde etmeye çalıştım. Ama bütünüyle başarılı olamadım."
Sayfa 199Kitabı okudu
Yüce Ruh beni bu topraklarda büyüttü, dolayısıyla bu topraklar benimdir. Beyaz adamsa büyük suların ötesinde doğdu büyüdü, dolayısıyla onun toprakları da oralardır. Denizi aştıklarından bu yana, onlara yer verdim. Şimdi her yanım beyaz dolu. Bana çok küçük bir toprak parçası kaldı.
Sayfa 112Kitabı okudu
1858'deki altına hücum sırasında binlerce beyaz madenci sarı madeni bulup çıkarmak için Kızılderili topraklarına akın etmişti. Madenciler çeşitli yerlerde küçük tahta kulübeler yapmışlardı. 1859'da ise Denver City adını verdikleri büyük bir köy kurdular. Beyazların bu çalışmaları hoşuna giden bir Arapaho reisi, Küçük Kuzgun, bir gün Denver'e gitti; orada sigara içmesini, eti çatal bıçakla yemesini öğrendi. Madencilere altın buldukları için çok sevindiğini söyledi, ama o toprakların Kızılderililerin malı olduğunu hatırlatmaktan da geri kalmadı, kendilerine yetecek kadar sarı maden bulduktan sonra oradan ayrılacaklarını umduğunu bildirdi. Ne var ki, orada madencilerin kalması bir yana, daha binlercesi geldi. Bir zamanlar yaban sığırlarıyla dolup taşan Platte Vadisi, çiftlikler kuran ve Laramie antlaşmasıyla Güneyli Cheyenne'lere ve Arapaho'lara ayrılan topraklarda hak iddia etmeye başlayan yerleşmecilerden geçilmez oldu. Antlaşmanın imzalanmasından yalnızca on yıl sonra Washington'daki Yüce Meclis Colorado Bölgesi'ni kurdu; Büyük Baba bir vali gönderdi; politikacılar Kızılderililerden toprak koparmak için dalavereler çevirmeye başladılar.
38 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.