Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mirce

Mirce
@merveakinn
Bilgisayar Mühendisliği
91 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
"Geceleri yatağa uzanır ama uyuyamazdım. Nefret edecek bir sürü şey gelirdi aklıma, ama sonunda yine kendimden nefret ederdim."
Reklam
"Yalnızca kendinden kaçmak istemiyor, bir daha geri dönmemek üzere ortadan kaybolmak istiyordu."
"Ben kendi kendimin düşmanıyım, kendi kendimin katiliyim."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“İçimi oyanın, deşenin ne olduğunu biliyorum, ölüm bu ve ömrümün kalan birkaç yılında artık yaşamayacağım, sadece öleceğim, sadece öleceğim… Ama zaten ben ne zaman, ne zaman yaşadım?.. Ne zaman kendim için, sadece kendim için yaşadım?..”
"Bir kalbi temelinden sarsmak için kader her zaman sillesini vurmaya, sertçe müdahale gücüne gerek duymaz; aksine, asıl sudan sebeplerden yıkım üretmek onun zapt edilemez yaratma hevesini kamçılar."
Reklam
"Kader daima, dışarıdan ruha temas etmeden çok önce zihinde ve bedende hüküm sürmeye başlar."
"O hapları aldığımda nefret ettiğim birini öldürmeye çalışıyordum. İçimde başka, sevebileceğim Veronikalar olduğunu bilmiyordum." "İnsan neden kendi kendinden nefret eder?" "Korkaklık belki de. Ya da hiç yakanı bırakmayan yanılmak korkusu, başkalarının senden beklediklerini gerçekleştirememek korkusu. Birkaç dakika önce mutluydum, ölüme mahkum olduğumu unutmuştum. Derken hatırladım, çok korktum."
"Herkesin ne olursa olsun hayatta kalmak için savaşım verdiği bir dünyada, ölmeye karar verenleri anlamak kolay mı?"
Yüksek binalardan birinin tepesinden atabilirdi kendini tabii, ama onca yükseklikten düşmesinin sonucu ana-babasına daha da büyük acılar çektirmeyecek miydi? Kızlarının öldüğü şokundan kurtulmaya fırsat bulamadan onun paramparça olmuş cesedini görmek, teşhis etmek zorunda kalacaklardı. Hayır hayır, kan kaybından ölmekten daha kötü bir çözümdü bu, çünkü kendisi için her şeyin en iyisini isteyen iki insan üzerinde silinemeyecek izler bırakacaktı. “Kızlarının ölümüne er geç alışırlardı. Ama paramparça olmuş bir kafatasını unutmak imkânsızdı.”
"Hayat üzerine düşünmeye, onda dipsiz bir boşluk keşfetmeye başladığımızda, içgüdülerimiz kendilerine çoktan rehber süsü vermiş ve fiillerimizi yönlendirmeye başlamışlardır bile; ilhamımızın kanatlanması ve serbestleşerek yumuşamamızı frenlerler. Eğer doğduğumuz anda, ergenlikten çıkışımızdaki kadar bilinçli olsaydık, beş yaşında intiharların alışılagelmiş bir olgu hatta bir saygınlık sorunu olacağı muhtemelden de öte bir gerçektir. Ama çok geç uyanırız; tefekkür ve hayal kırıklıklarımızın bizi yönettiği sonuçlardan ancak şaşkınlığa kapılabilecek olan içgüdülerin mevcudiyetiyle döllenmiş yıllar durur karşımızda. "
Reklam
"Kendini ortadan kaldırmayı hiç tasarlamamış; ipin, kurşunun, zehirin ya da denizin yardımına başvurabileceğini hiç hissetmemiş kişi, aşağılık bir kürek mahkûmudur; ya da evrenin leşi üzerinde sürünen bir solucan... Bu dünya elimizden her şeyi alabilir, bize her şeyi yasaklayabilir, ama kendimizi yok etmemizi engellemeye kimsenin gücü yetmez."
"Omuzlarımızın ve düşüncelerimizin üzerinde ağır yüklerle bir hapishanede doğmuşuz; kesip atma imkanı bizi bir sonraki gün yeniden başlamayı teşvik etmese, tek bir günün bile sonunu getiremezdik… Bu dünyanın prangaları ve solunmaz havası her şeyi elimizden alır, kendimizi öldürme özgürlüğü hariç; bu özgürlükte, bunaltıcı ağırlıkların üstesinden gelen bir kuvvet ve gurur verir bize. Kendi hükmünü mutlak olarak elinde bulundurmak ve bunu kullanmamak… Bundan daha esrarengiz bir yetenek var mıdır? İntiharın mümkün olduğu tesellisi, soluksuz kaldığımız o mekanı sonsuz bir alana çevirir. Kendimizi yok etme fikri, buna ulaşma yollarının çokluğu, kolaylığı ve yakınlığı sevindirir ve ürkütür bizi; zira kendimiz hakkında geri dönüşsüz bir şekilde karar verdiğimiz o hareketten daha basit ve daha korkunç bir şey yoktur. Tek bir anda bütün anları ortadan kaldırırız; bunu Tanrı bile yapamazdı. Fakat palavracı iblisler olduğumuzdan sonumuzu erteleriz: Özgürlük gösterişinden, kibrimizin oyunundan nasıl vazgeçebilirdik ki?.."
"Kendini ortadan kaldırmak öyle açık ve öyle basit bir iş gibi görünür ki! Niçin o kadar nadir bir şeydir bu? Niçin herkes bundan kaçar? Çünkü, her ne kadar akıl yaşama iştahını yok saysa da, fiiliyatın sürmesine neden olan hiçlik bütün mutlaklardan üstün bir kuvvettedir; ölümlülerin ölüme karşı sessiz ortaklıklarını izah eder; yalnızca varoluşun simgesi değil, varoluşun ta kendisidir bu hiçlik; her şeydir. Ve bu hiçlik, bu bütün, hayata bir anlam veremez, ama hiç değilse hayatı, olduğu hal içinde sürdürür: Bir intihar etmeme hali."
“Ölüm duygusu olan insanla bu duyguya hiç sahip olmayan arasında, iletişimi mümkün olmayan iki dünyanın uçurumu açılır; bununla birlikte ikisi de ölür; fakat biri ölümünden habersizdir, ötekiyse bunu bilir; biri sadece bir anda ölür, ötekiyse sürekli ölmektedir… Ortak koşulları ikisini de birbirine karşıt uçlara yerleştirir; iki aşırı uca ve aynı tanımın içine; uzlaşmazlıklarıyla aynı kadere maruz kalırlar… Biri sanki ebediymiş gibi yaşar; öteki devamlı olarak ebediyetini düşünür ve bunu her düşüncesinde inkar eder.”
94 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.