Atılan yanlış bir adım, kadın masasının üstüne düşünüyor, neredeyse başkaları gibi yaşadığı için kurban edilmiş hissediyor, o denli kendi benliğini dışına çıkıyor ki başı dönüyor.
Bu arada, biz orada durmuş konuşmaya devam ederken rüzgâr iri kar tanelerini yüzümüze savunmaya devam ediyordu, sanki çoktan eve varmıştım, içeriye bile girmeme gerek yoktu.
O zaman neden bunca zaman önce yaşanmış olayları tekrar hatırlayıp tekrar tekrar yaşayıp duruyor? Neden sadece bugününden zevk alamıyor? Neden geçmişine bu kadar hürmet göstermek zorunda? Neden ondan uzaklaştıkça silinip gideceğine daha canlı, daha parlak hale geliyor?
Daha varmamıştı ama artık önceden olduğundan daha yakındı, içeride dinlenebileceği bir yatak olduğunu, uzun firarının ardından nihayet uzanıp uyuyabileceğini görecek kadar yakındı, ömründe ilk kez güvende olacağını hissediyordu.
Ne kadar da kırılganız diye düşündüm, ağzımızda büyük sözler geveler dururuz, her gün ve durmadan sağlamlığımızı ve aklımızı överiz ve bir anda devrilir ve ağlamamızı bastırmak zorunda kalırız.