Eğer arzuyla dolmuş bakış, arzunun doyurulması kadar kötüyse; eğer isteyerek hayal kurmak, hayal edilen edim kadar kötüyse o halde neden duyurulmasın o arzu ve neden hayal edilmesin o edim?
Lise öğrencisi Michael Berg ile 30 lu yaşlarındaki Hanna Schmitz arasındaki aşk üzerine gelişen bir hikaye. Hanna’nın aniden gitmesi ile yarım kalan bu ilişki, yıllar sonra bir mahkeme salonunda karşılaşmaları ile devam ediyor. Hanna ağır bir suç ile yargılanmakta, Michael ise bir zamanlar sevdiği kadının bu suçu işleyip işleyemediğine dair merak içerisindedir. Hanna’nın yargılanması kısmında tarihte bir çok önemli olaya atıfta bulunuyor yazar. Bu kısımlar hikaye kadar akıcı ve besleyici.
Yazar sade akıcı bir şekilde suç, hırs, ahlak, vicdan, utanç ve sır sarmalı etrafında örtülen baş döndürücü hikayeyi anlatıyor. Yazarın üslubu o kadar akıcı o kadar basit ki bir kerede okuyup gidiyorsunuz kitabı. Sizi düşündürüyor okurken. Ancak bu düşünmeler hikayeden kopmanıza engel değil.