Kendisi yetişmiş olduğundan, birkaç yerden görücüye gelmişlerdi. Özellikle babasının ünlü zenginliği, her zenginlik düşkününü kendine çekerdi. Ancak görücülere Mihriban Hanım, oğullarının neci olduğunu sorar, "Kâtip!" yanıtını alınca, "Oh! Cebi delik," der. "Asker." yanıtını alınca "Yarım kundura," der. "Hoca" yanıtını alınca "Sarımsak başlı," der. Kısacası her biri için bir kulp uydurup maazallah eğer görücüler "Hanım kızım!.. Niçin böyle söylüyorsunuz? Oğlumuz şöyledir, böyledir," diyecek olursa bir püsküllü kahkaha koyuverip "Oh, kala kala da sizin oğlunuza mı kaldım hanım, oğlunuza başka yerden kız arayınız," diye kalkar yürüyüverirdi.
"Herkesin derdine koşardı, herkesin acısına ortak olmaya çalışırdı. Dar imkânlarına rağmen çevresindeki insanlara hizmeti görev bilen bir kişiydi. Öyle ki, bir futbol maçı olduğu zaman hacet namazı kılıp, maçta kavga çıkmaması için dua ederdi."
Alafrangada kızlar iyi bir eğitim, öğretim görürler. Zavallı kızcağız öksüz büyüdüğünden pek çok şeyde olduğu gibi bundan da nasibini alamadı. Babası mızıka öğretmek için iyi bir piyano öğretmeni getirmişti. Fakat madam kendisi çalıp babası dinlediği için Mihriban Hanım “taş altında bir yılan, kaşları durur divan” şarkısından başka bir şey öğrenemedi.
Kıpçak Obalarında Gerdanlık Düzü ile ilgili bir rivayet de şöyledir:Günlerden bir gün, Kuşhanlar Şahı'nın oğlu Kamber bir av dönüşü, Kıpçak yaylağından geçerken Akdere'nin kenarında nedimeleriyle dolaşan Celme Han'ın kızı Mihriban Sultan'ı görmüş. Han kızının güzelliği Şahoğlu Kamber'in aklını başından almaya yetmiş.Han kızı da han kızıymış hani,
"Herkesin derdine koşardı, herkesin acısına ortak olmaya çalışırdı. Dar imkânlarına rağmen çevresindeki insanlara hizmeti görev bilen bir kişiydi. Öyle ki, bir futbol maçı olduğu zaman hacet namazı kılıp, maçta kavga çıkmaması için dua ederdi."