Mehmed Akif: Bir Karakter Heykelinin Anatomisi, Prof. Dr. Orhan Okay, Akçağ Yayınları, Ankara, 3. Baskı, 2005, 143s.
Kitap, “Ön Söz”, “Giriş” ve on bölümden oluşmaktadır. Kitabın “Ön Söz” kısmında Aralık 1986 tarihi geçmesine rağmen ilk baskısı 1989 yılında yapılmıştır. Muhtemelen bunun sebebi 1986 yılı kasım ayından başlamak üzere
Dostoyevski Avrupa gezisinde, Basel’de Holbein’in İsa’nın cesedini tasvir ettiği resmi gördüğünde birden tuhaflaşır. Karısı Anna Snitkina’nın aktardığına göre yüzü korku dolu bir hal alır. Onun gibi mistik yanı güçlü bir kişide çok da şaşırtıcı gelmez bu olay ama… Ama karısının kaygısı farklıdır. Kısa süreli bu korku hali daha sonra gelecek
Nuri Pakdil: Her ülke edebiyatının, kendi içinde, uzun sürede oluşturduğu tip'ler vardır. Söz gelimi, Dostoyevski'yi okuduktan sonra, Prens Mışkin'e bakarak, "işte bu bir Rus tipi" diyebiliyoruz. Tanıdığınız kadarıyla, okuyabildiğiniz Türk edebiyatından nasıl bir Türk tipi çıkarabiliyorsunuz?
Anna Masala: Türk edebiyatından Divan edebiyatı, Tekke edebiyatı, Halk edebiyatı ayrımı yapmaksızın, bir Türk tipi çıkıyor ortaya.
Adeta, üç yüzlü bir aynadan yansıyan tek bir görüntü gibi. Türk insanı beliriyor hemen. Bir çırpıda söyleyivermek belki kolay değil bunu. Ama şöyle belirleyebilirim bunu. Bu Türk insanı, Nasrettin Hoca gibi filozof, Kerem gibi âşık, Fuzuli gibi derin, Yunus Emre gibi mistik, Köroğlu gibi dertlidir. Bana göre Türk öyle.
Yaban ilk bakışta basit bir Bozkır hikâyesidir ve mevzuu gayet sadedir: "Sakarya muharebesinden sonra düşman orduları, Haymana, Mihalıçcık ve Sivrihisar havalisini yer yer taş yığınlarıyla örtülü issız ve engin bir virane halinde" bırakıp çekiliyor. İşte Yaban bu katliam günü ortadan kaybolmuş İstanbullu harp malûlünün, Ferit Celâl
Türk dünyâsında yaşayan Melâmetî-Horasânî neş'enin ve tasavvûfî hayâtın "insâna yönelik" ve "aksiyoner" karekteri ile sosyal hayâtın tam ortasında yer aldığına; hattâ, sosyal hayâtı yönlendirdiğine daha önce işâret etmiştik. Demek ki Türk sûfîsi "pessimist" (karamsar) temâyülleri olan "miskin bir mistik" değil; tesbîh çekebildiği kadar kılıç da çekebilen, gönülleri olduğu kadar kaleleri de fethedebilen bir "mücâhid"dir. Yaygın kullanılan deyimlerle ifâde edersek, "cihâd-ı ekber" olan nefs ile savaşı yapma azmindeki bir mürşîd için; daha zor olan "cihâd-ı asgar"dan yüz çevirmek yâni Allah yolunda savaşmaktan geri kalmak düşünülemez. Bunun en güzel örneğini gösterenlerden birisi de Türkistân'lı şeyh adıyla anılan Kübrevîyye tarikatının kurucusu Necmüddîn-i Kübrâ'dır.
Gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık
.(Münacaat’tan… İsmet Özel)
“İnsanların ve meleklerin diliyle konuşsam, ama sevgim olmasa, ses çıkaran bakırdan ya da çınlayan zilden farkım
Daha ne isteyebilirdi ki kızlar; Soylu aileden geliyordu,milyonerdi,budalaydı...Kadınların aradığı her özellik vardı onda, böyle bir kocayı mumla arasan bulamazsın...sipariş versen yaptiramazsin!...
Dostoyevski
İki hafta süren macera bugün sona erdi.Dostoyevski'nin her kitabı sonrası bir daha okumayacağım bu karakterleri beni sinir etti desem de
Sessizliğin gücüyle ayaktayım
Sükut içimden geliyor
Kimisi doğuştan sakindir
sakince verilen şansa doğru gidiyorum
Kizmanın küsmenin vakti değil
Sabahın en güzel kanıt olduğunu biliyorum.
21.eylül.2005