bu kitaba başlarken acının içime böylesi konumlanabileceğini hiç düşünmemiştim. beni ince ince daraltan, boğazıma oturan bu hissin hangi dilde, ne tür bir karşılığı var, ya da var mı, bilmiyorum. belki tam zamanıydı, belki fazla içselleştirdim; bilmiyorum ama şahaneydi. "hilmi" benim hayatımın bir yerinde varlığını kurmuş biri miydi ya da ben tüm bu akışta kimle bağ kurdum, bunu da bilmiyorum. sadece memnunum bu kitapla tanışmaktan.
Canlılığını kıskanıyorum. Yeryüzünde eğreti duran şu narin gövdeni hele. Her uyanışında başka bir mekana doğma umuduyla akkor güzelliğinde ışıldıyor, düşle dünya arasında kalan misal aleminden yadırgayarak bakıyorsun çevrene. Gözlerin yumuk yumuk. Kabuğundan soyulmuş bir meyve oluyorsun o zaman. Dişlenmeye hazır, ballı bir şey. Ama sonra uyanıklığın ilk tükürüğünü yutar yutmaz küskünlük kaplıyor gövdeni. Dünyaya itilmişliğini vurgulayan darmadağın bir hal.
Fiziksel yasaların gücü ve güzelliği, onlara inansanız da inanmasanız da her yerde geçerli olmalarındadır. Başka bir deyişle, fizik yasalarının dışında her şey birer görüşten ibarettir.