_Kanatsız uçmaya kalkışma!
_Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm.
_O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma!
_Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
"Ben mezarlığı bir çocuğun eğiticisini sevmesi gibi korkarak severim. Mezarlık başlangıçla sonsuzluğun geçicilikle kalıcılığın bir gizli buluşma yeridir."
Sevimli yüz, yaş on altı, uzunca, toplu beden,
Gözünde ateş-i hasret, yanar cüdâ köyden.
Bu ayrılık iki aydır, pederle, maderden,
O sevdiği, ninesinden ve üç biraderden.
Omuzda bir halı heybe ki yengesi dokumuş,
İçinde tarhana, bulgur, zavallı anne komuş!
Başında püskülü kopmuş fes, ince bir tülbent
Dolanmış öyle; ilerde, sarıklığa
« Mezarlık; başlangıçla sonsuzluğun, geçicilikle kalıcılığın bir gizli buluşma yeridir.
...
Hiçbir şeyle nihayet bulmayan insan emelleri buracıkta son bulur.»
Gülmenin sonu ağlamaktır… Vuslatın sonu hicran… Yazın sonu hazan… İkbalin sonu zeval… Hayatın sonu ölüm!
Korkma, sen Türksün! Türkler hiçbir zaman, hiçbir yerde, hiçbir şeyden korkmazlar.
“Hayat, hiç perdesi kapanmayan bir sahne...”
"Ben korkmuyorum, fakat vücudum korkuyor.!"
“Geçme namerd köprüsünden, kopartsın su seni!
Ben mezarlığı bir çocuğun eğiticisini sevmesi gibi korkarak severim. Mezarlık başlangıçla sonsuzluğun geçicilikle kalıcılığın bir gizli buluşma yeridir. En saf, en garipçesine gözyaşları buraya dökülür. En vicdani dualar buradan yükselir ...Hiçbir şeyi nihayet bulamayan insan Emel’leri buracıkta sonlanır. Mezarlıklar bir sessizlik renginin sonbahar fidanlığıdır ki baharı ancak mahşer günü ; rüzgârı ise yalnız İsrafil’in borusu olabilir !