Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bugün hala öğretmenlik yapsaydım acaba 45 dakika müfredat ne dediyse onu anlatıp geçer miydim yoksa vakit ayırıp sevmeyi de öğretir miydim?
Sayfa 141 - Parola YayınlarıKitabı okudu
Edebiyat
Edebiyata (dünya edebiyatına) ulaşmak, ulusal kibrin, dargörüşlülüğün, zoraki taşralılığın, anlamsız müfredat eğitiminin, tamamlanmayan kaderlerin ve kötü şansın meydana getirdiği hapishaneden kaçmaktı. Edebiyat, daha büyük bir hayata, yani özgürlük alanına giriş pasaportuydu. Edebiyat özgürlüktür. Özellikle de birer değer olarak okumanın ve içedönüklüğün ayaklar altına alındığı bir çağda edebiyat, özgürlüğün ta kendisidir!
Reklam
Okulsuz Toplum
Toplumun okulsuzlaştırılması, öğrenmenin ikiyüzlü doğasının tanınmasını gerektirir. Sadece beceri tatbikatında ısrar etmek bir felaket doğurabilir; diğer öğrenme türlerine eşit derecede önem verilmelidir. Ancak okullar bir beceri öğrenmek için yanlış yerlerse, eğitim almak için daha da kötü yerlerdir. Okul her iki görevi de kötü yapıyor, kısmen aralarında ayrım yapmadığı için. Okul, özelikle müfredat, beceri eğitiminde yetersizdir. Çoğu okulda bir beceriyi geliştirmeyi amaçlayan bir program, hemen her zaman beka bir alakasız göreve zincirlenir. Tarih dersini alabilmek ileri matematiğe, oyun alanlarını kullanma hakkı ise devamlılık yüzdesine bağlıdır.
Sayfa 24 - Şule Yayınları, Ivan IllıchKitabı okudu
Hayatımız müzikaldi ya da bana öyle geliyordu. Müzik satsak köşe olurduk. Bıraksalar, “Saraçhanebaşı buz tuttu, Arap Kamil, Naciye’yi dost tuttu” ile, o olmadı mı, “Unkapanı’nda Hacıbaba’da oymacılar var, koymacılar var” ile dünya listelerine girerdik. Bırakmadılar. Soktular sınıflara, “Daha dün annemizin, çiçekli bahçemizin...” “Hocam,” dedik, “yanlış yapıyorsunuz. Biz bahçeli evlerde oturmuyoruz, çiçekler saksıda. Öğlen uykusu bilmeyiz. İcabında numaradan göz yumar, kaşla göz arasında tüyeriz. Bu muhabbet bize uymaz.” “Yok,” dediler, “şimdi okullu oldunuz, sınıfları doldurdunuz.” Baktık, gariban hocalar kafayı yiyecek, müfredat ile bizim sokaklar arasında, “Bir de biz vurmayalım garibanlara,” dedik, zil çaldı, biz, “haydaa” sokaklara, yakalar fora, Avaramu...
Müfredat , maliyet , öğrenci...
Herhangi bir maliyet karşısında, okul öğrenciyi, rekabet edilebilir müfredat tüketimi seviyesini artırmaktadır. Öğrencileri okula devam etmeleri yönünde motive etmek için yapılan harcamaların maliyeti, öğrenci piramidi tırmandıkça birdenbire yükselmektedir. Daha yüksek seviyelerde yeni futbol stadyumları, ibadethaneler ya da programlar, uluslararası eğitim olarak adlandırılarak bu maliyetler gizlenmektedir. Başka hiçbir şey öğretmese bile, okul ilerlemenin değerini öğretir, öğretmektedir: İşleri yapmak için izlenen Amerikan yolu değeri.
Sayfa 58 - Şule YayınlarıKitabı okudu
Müfredat ; piyasa ürünüdür.
Müfredat, üretim sürecinin sonucu itibariyle diğer modern ürünlere benzemektedir. Bu, bir grup plânlanmış önem, değerler paketi, sahip olduğu ‘dengeli cazibenin’ üretiminin maliyetini karşılamak amacıyla geniş kitlelere sunan bir metadır. Tüketici öğrencilere arzu ve isteklerini pazarlanabilir değerlere boyun eğdirmeleri öğretilmektedir. Böylece, yönlendirildikleri iş kategorisinde yer almalarını sağlayacak notlar ve sertifikalar yardımıyla tüketim araştırmalarının tahminlerine göre hareket etmedikleri taktirde, kendilerini suçlu hissedeceklerdir.
Sayfa 57 - Şule YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Berlin Hür Üniversitesi’ne mensup bir öğretim üyesi, bildiri esnasında 15. ve 16. yüzyılların Türk korkusu yüzünden Avrupa’nın felaket çağları olduğunu; günümüzde de bu korkunun farklı bir renkte, içerikte tekrar nüksettiğini dile getirdi. Çay molasında özür dileyerek, Türklerle şahsî bir derdi olmadığını, yalnızca vâkıayı tasvir ettiğini bildirdi ve “Ne olacak bu memleketin hâli?” kabilinden bir soru sordu. Kendisine Michael Mann’ın cümlesini söyledim: “ Avrupa eliti isteyebilir; ama vicdanı henüz hazır değil.” Peki, Avrupa’nın vicdanı ne? Bunu da Avusturya’daki Salzburg Katolik Üniversitesi’nin -ve daha birçok yerde ve muhtevâda- müfredat programındaki ders adında görmek mümkün: Terörizmin İslâmî kökenleri.
"Yok" dediler, şimdi okullu oldunuz, sınıfları doldurdunuz."baktık gariban hocalar kafayı yiyecek, müfredat ile bizim sokaklar arasında," Bir de biz vurmayalım garibanlara, "dedik, zil çaldı biz," haydaa"sokaklara yakalar fora, Avaramu..."
"Sabit müfredat, cezaevine benzeyen okul, sürekli öğrenciyi notla tehdit eden öğretmen, basmakalıp ders kitapları, günübirlik değişen mevzuat ve zilli eğitim bu öğrenme motivasyonunu yok eder."
Sayfa 164Kitabı okudu
(İnsan)انس kelimesi جن(cin) kelimesi ile zıt anlama gelmektedir *Insan kelimesi yakınlık göstermek manasına gelir.Çünku insan bir kısmi diğerine yakın davranmadıkça ayakta kalma şansı olmayacak şekilde yaratılmıştır. *Bazıları ise" karşılaştığı her şeye uyum sağladığı için bu ismi almıştir."demişlerdir. *Bazılarına göre ise انسان(insan) kelimesi افعلان kalıbındadır.Aslı انسيان(unutmak)sözcügüdür. Bu ismi almasının nedeni ise,Yüce Allah'ın kendisiyle yaptığı sözleşmeyi unutmasıdır.
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.