Talebesi olduğum için her an şükrettiğim MTO’nun kurucusu kıymetli hocam, üstadım Yusuf Kaplan’ın pek kıymetli kitabı yol haritasını takdim ediyorum. MTO nedir sorusuna cevap vermeden önce kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Ben üslubu, cümlelerin güzelliğini Cemil Meriç’te, Dava adamlığını Sezai Karakoç ve Necip Fazıl’da ama en mühim olanını dert
Arabasını silen bir adamı görüyorum. Ne kadar da iştahla sarılıyor işine. Yeryüzünde başka bir meşgale, mesele, mühim bir şey yokmuş gibi. Bir Fransız Cumhurbaşkanıydı sanırım.Saçımı tararken sadece saçımı düşünürüm demişti.
"Gül koklamak, acaba orucu bozar mı hocam?" şeklinde bir sual sordu. Mızraklı ilmihal'in hududu haricindeki hadisata bikayd bir ömrü sürüklemekle mesut muhatabı, birden cevap veremedi ve bu, mühim bir mesele gibi seri bir sirayetle etraftaki masalara yayıldı.
"Bozar!"
"Bozmaz!"
Sülbi ve icabi mefhumlar birer tabur teşkil edecek kadar çoğaldı. Bir aralık, soldaki komşum: "Siz ne dersiniz, bey birader?" sualiyle meseleye beni de teşrik ve davet etti. Hesabımı esasen garson fincanı alırken görmüştüm. Ayağa kalkarak cevap verdim:
"Evet, bozar, şayet gül kelimesi bir telmihi mutazamının ise!.."
Hasan İzzettin Dinamo, okumakla gururlandığım yazarlarımızdan birisi. Efendim, siyasi görüşü şöyle imiş ama böyle durumları var imiş. Haydi oradan! Hasan İzzettin Dinamo, okunması ve okutturulması görevlerimiz arasında olan büyük bir çınardır. Unutulması gereken değil. Dönemleri, ne yaşarsa yaşasın bak bize bundan oldu, bize yapanlara siz de bunu
Mesele sevmek değil azizim, kime sorsam herkes seviyor zaten. Mühim olan güzel sevebilmek, kırmadan, dökmeden, yormadan, acıtmadan...
Hikmet Anıl Öztekin
Fahr-i Kâinat Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz’in “Kim hidayete çağrıda bulunursa, kendisine tabi olanların sevapları kadar ona sevap verilecek ve tabi olanların sevaplarından da hiçbir şey eksilmeyecektir” (İbn Mâce, Sünnet, 14) ve “Allah’a yemin ederim ki, senin irşadınla Allah’ın bir tek kişiye hidayet vermesi, senin kırmızı develere sahip olmandan” (Buhârî, Meğâzî, 39) -bir başka vesile ile ifade buyurdukları gibi- “üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha kıymetli ve daha hayırlıdır.” (Hudarî, Nuru’l-Yakîn, s. 255) hadîs-i şerîflerinde de ifade edilen en mühim mesele olan “hidayete vesile olmak” ve “iman kurtarmak meselesi”, Bediüzzaman’ın ana maksatlarından idi.
Nitekim Bediüzzaman, “Maksadımız; imanımızı kurtarmaktır, îmana hizmettir, Kur’ân’a hizmettir.” (
İşarat-ül İ'caz, s. 228) hakikatini bu hadis-i şeriflerden ders almıştır.
Ve Üstâd Bediüzzaman “hedef ve programı”nın ne olduğunu ise şu şekilde dile getirmiştir;
“Hedefimiz ve programımız evvelâ kendimizi, sonra milletimizi idam-ı ebedîden ve daimî, berzahî haps-i münferiden kurtarmak ve vatandaşlarımızı anarşilikten ve serserilikten muhafaza etmek ve iki hayatımızı imhaya vesile olan zındıkaya karşı Risale-i Nur’un çelik gibi hakikatleriyle kendimizi muhafazadır.”
(
Unutma yaşanmamış bir hayatın bedelini kimseden soramazsın, kimseden alacaklı olamazsın ve emin ol kimse de kendini sana karşı borçlu da hissetmeyecek.