Hitler de Papaz olmak için kiliseye gidiyordu.Tesadüfün böylesi
Nietzsche on dokuz yaşına geldiğinde, papaz olabilmek için Bonn Üniversitesinde ilâhiyat ve klasik filoloji öğrenimine başlar. Zaten hayat akışı çok önceden “iffetli kadınlar” tarafından plânlanmıştı. Ancak Nietzsche daha şimdiden huzursuzdu: Bilinçsiz bir isyan dürtüsü kişiliğine etki etmeye ve onu değiştirmeye başlar. Bonn’a geldikten kısa bir süre sonra o münzevi okul delikanlısı neşeli ve taşkın ruhlu bir üniversite öğrencisinin en iyi örneklerinden birine dönüşür. Herkesin giremediği özel öğrenci birliklerine girer, arkadaşlarıyla içki içmeye başlar ve öğrenciler arasında yapılan eskrim düellolarına katılır. Kaçınılmaz olarak bir düelloda yara alır ve ritüel gereği düelloya hemen son verilir. Burnunun üstündeki küçük dikiş izi o günlerden kalmadır. Ne yazık ki bu yara izi daha sonraları gözlüğünün altında gizlendi. Ama bu sadece küçük bir ara piyesti.
Çiçek Aşısı (İnokülasyon)
Çiçek hastalığına karşı aşılama tekniği, Batı'ya getirilmeden önce Çin ve Hindistan'da yüzlerce yıldır uygulanıyordu; her birinde farklı yöntemler kullanıldığı için bu ülkelerdeki aşılama uygulamalarının birbirinden bağımsız geliştirildiğini kesinlikle söyleyebiliriz. Aşılama (inokülasyon) tekniği ilk olarak MS 1500 yılına ait Çin tıp kitaplarında geçer, ama muhtemelen bu teknik orada yaklaşık MS 1000 yılından beri kullanılıyordu. Rivayete göre, bu tekniği ilk olarak kutsal Omei Dağı'nın tepesindeki sazdan bir kulübede münzevi bir hayat süren bir rahibe uygulamıştı. Bu rahibenin Merhamet Tanrıçası'nın vücut bulmuş hali olduğuna, çiçek hastalığıyla aşılayarak çocukların hayatlarını korumak için geldiğine inanılıyordu. Rahibe aşılama işlemini şu şekilde yapıyordu: Kurutulmuş "yara kabuklarını" dövüp toz haline getiriyor, sonra da gümüş bir tüp aracılığıyla bu tozları çocukların burunlarının (kız çocuklarının sol, erkek çocukların da sağ burun kanatlarının) içine üflüyordu. Altı gün sonra çocuklar ateşlenip çiçek kabarcıkları çıkarıyor, ama çoğu iyileşip ömürleri boyunca çiçek hastalığına karşı bağışıklık kazanıyordu. Bu uygulama bölgede yaygınlık kazanınca rahibe çok takipçi kazanmış, ölümünden sonra o bölgede ona çiçek hastalığı tanrıçası olarak ibadet etmeye başlamışlardı.
Sayfa 167 - Ölümcül Eşlikçilerimiz İfşa OluyorKitabı okudu
Reklam
Münzevî
Dedim, yapraklar mı terk eder ağaçlarını, yoksa ağaçlar mı yapraklarını?
Sayfa 87 - Nemesis KitapKitabı okudu
Gülnare
(Ben, karanlık bir rüya kurbanıyım, âvâre) Ben, yıpranmış sokaklar ortasında âvâre Sen, kırgın bir ülkenin süreyyası: Gülnare Honçalı novruz gelir; bir de siyah ve sarı Dalgalanır göklerde bir kuşun kanatları Her nağme, dudağında kurumuş bir karanfil Sana tutkun atlılar şimdi yorgun ve sefil Göğsünde, kıskandığım bir rüyadır
Sayfa 239 - Timaş Yayınları, Şiir Dizisi 30Kitabı okuyacak
İnsan eğer dayanır ve üzüntünün gecesinde sabrederse kalbine yeni bir mutluluk doğar. Ve karanlıkta bülbül sesi, dünyanın hayat şarkısı, ancak derin hüzün içinde bize ulaşır.
Sayfa 169Kitabı okudu
Halkın güzel olanı sevdiği, sanatçılarındaki dehayı saydığı yerde, hayat rüzgârı gibi bir şey, genel bir ruh eser, orada insanın kibrinin eridiği o ürkek duyu açılır ve bütün kalpleri ve kahramanları yaratır. Bütün insanların vatanı böyle bir halkın yanındadır ve yabancı da memnuniyetle orada kalır. Ama tanrısal tabiatın ve sanatçılarının hor görüldüğü yerde, ah orada yaşama sevinci kalmamıştır ve başka her yıldız dünyadan daha iyidir. Hepsi güzel doğmuş olan insanlar, orada gittikçe çoraklaşır, yabancılaşır. Kölelik anlayışı artar, onunla birlikte de kaba cesaret, sarhoşluk, dertlerle büyür ve açlığın bolluğu ve besin korkusu!
Sayfa 168Kitabı okudu
Reklam
479 öğeden 391 ile 400 arasındakiler gösteriliyor.