Oldukça yaşlı olsa gerek. Neredeyse ölmüş. Dikkatini çekerim, kısmen ölü, tamamen ölmüş değil. Açıkça içini gösteren çok derin bir yarası var ve bu derinliklerin içi boş. Kalbini gösteriyor. Ancak, oldukça üstünkörü bir botanik bilgisiyle asıl kalbinin bu olmadığını biliyoruz; özü, diri odunsu kısmıyla kabuğu arasında dolaşıma devam ediyor. Bu geniş yara kıvrımlı kenarıyla beni nasıl da etkiliyor! Rüzgar oradan içeri girip meşeyi havalandırıyor. Eğer bir fırtına çıkarsa oraya bir seyyah sığınabilir veya bir münzevi ya da bir orman Diyojen'i orada barınabilir. Ama özü, kabuğu ve odunsu kısmı arasında deveran eder ve güneşi yeşerten yaptaklarına hayat suyu iletir. Sararana ve sıcaktan yanana kadar yeşerir, ormanin yaşlı kahramanının ayaklarının dibine, kök sarmallarının güçlü kolları arasında yerin üzerine düşer ve gelecek baharın yeni yapraklarını besleyecek olan çürümüş yapraklarla karışık gübreyi oluşturur. Onun kök sarmallarının, kollarının binlerce parmağını toprak altına daldırışını bir görsen! Tıpkı üst dallarının gökyüzünü kavradığı gibi toprağı sımsıkı tutan kollar.
Peki bir insan nasıl durmalı yeryüzünde, nasıl yürümeli? Bir çatı ya da bir sığınak mı aramalı kendisine; yoksa bir ağaç gölgesi mi bir süre konaklayacağı. Yahut bir vaha mı bulmalı,giderek büyüyen çöle karşı yurtlanacağı bir dünya cenneti.Koşturmalı mı bu heyecanların ardından, yoksa uzağından mı kalmalı şu süregiden hayhuyun?Bir dost yüzüyle mi yetinmeli - o da bulabilirse şayet - yoksa bir münzevi gibi mi yaşamalı şu hayatın mürai hızına ve insanların yüzlerine sinmiş olan şu sinik kayıtsızlığına inat: ulaşması gereken ufkuyla arasına örülmeye çalışılan duvarları ısrarla aşmaya çalışarak sürdürmeli mi yürüyüşünü, bu minval üzere ve sonuna değin
Biraz dinlen ve yürü, kabuğuna dön, uyan
İnandığın her vuslat bir ayrılık dağıdır
Toprağa bak, gülümse, müsterih ol ve dayan
Hayat, bir inkisarın mutlu karanlığıdır
Yirmi altı yaşıma kadar münzevi bir hayat yaşadım. Ne mektebe gittim ne de geçlik hayatı yaşadım. Yalnızlığın bana verdiği can sıkıntısıyla yazmaya başladım. On üç yaşımdan beri yalnız yazı yazdım, beni bu yazılar avuttu, yazdıklarımla yaşadım..
Artık ilgilenmiyorum seninle
Demiştin de hayat başaklar gibi
Tutuşup yanmıştı avuçlarımda
Şimdi bir cümleden ibaret dünya
Ben ancak bir tarih kitabı kadar
İlgileniyorum seninle
Sevdalı her buluttan ruhuma hayat veren
Her yağmur damlasından bana bakan sen misin
Yoksa şimşekler çakıp yıldırımlar gönderen
Gökler gibi kalbime kapanıp küsen misin
Biyolojide yaşamın sürebilmesinin en büyük aracı, her nesilde ve her bireyde çeşitlilik üretebilmektir. Yaşam, ancak sınırsız çeşitlilik söz konusu olursa çevre şartlarındaki kestirilemeyen değişimlere uyum sağlayabilir. Bireylerin hepsi tek tip ve “mükemmel” özelliklere sahip olsaydı o “mükemmel” özelliklerin dezavantaj oluşturabileceği herhangi