Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nietzsche on dokuz yaşına geldiğinde, papaz olabilmek için Bonn Üniversitesinde ilâhiyat ve klasik filoloji öğrenimine başlar. Zaten hayat akışı çok önceden “iffetli kadınlar” tarafından plânlanmıştı. Ancak Nietzsche daha şimdiden huzursuzdu: Bilinçsiz bir isyan dürtüsü kişiliğine etki etmeye ve onu değiştirmeye başlar. Bonn’a geldikten kısa bir süre sonra o münzevi okul delikanlısı neşeli ve taşkın ruhlu bir üniversite öğrencisinin en iyi örneklerinden birine dönüşür. Herkesin giremediği özel öğrenci birliklerine girer, arkadaşlarıyla içki içmeye başlar ve öğrenciler arasında yapılan eskrim düellolarına katılır. Kaçınılmaz olarak bir düelloda yara alır ve ritüel gereği düelloya hemen son verilir. Burnunun üstündeki küçük dikiş izi o günlerden kalmadır. Ne yazık ki bu yara izi daha sonraları gözlüğünün altında gizlendi. Ama bu sadece küçük bir ara piyesti.
YAĞMUR Vâreden'in adıyla insanlığa inen Nur Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat En müstesna doğuşa hamiledir kainat Yıllardır boz bulanık suları yudumladım Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları Yağmur,
Sayfa 85 - Yankı ve Hüzün (1991-1992), Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Nurullah Genç
... Gel gör ki, hayat Beyaz bir yağmurun ardından koşan Kurak bir yazdır şimdi ...
Sayfa 347 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Kur'an her zaman, toplum üzerinde baskı kuran, insanların iradelerine ipotek koyan, onların bedensel ve zihinsel güçlerini zorbaların menfaati için kullanan kimseleri; fakirliği, açlığı ve hastalığı dini zühdün gereği olarak göstermek suretiyle dini istismar eden zihniyeti ve ahiret adına insanları dünya hayatından ve toplumsal sorumluluktan alıkoyup münzevi bir hayat yaşamaya iten ve daha sonra da onların her şeyini temellük eden dini düşünce sahiplerini eleştirmektedir.
Sayfa 72 - Bilge AdamKitabı okudu
Kur’an her zaman, toplum üzerinde baskı kuran, insanların iradelerine ipotek koyarak onların bedensel ve zihinsel güçlerini zorbaların menfaati için kullanan kimseleri; fakirliği, açlığı ve hastalığı dini zühdün (takva) gereği olarak göstermek suretiyle dini istismar eden zihniyeti ve ahiret adına insanları dünya hayatından ve toplumsal sorumluluktan alıkoyup münzevi bir hayat yaşamaya iten ve daha sonra da onların her şeyini temellük (kendine mal etme) eden dini düşünce sahiplerini eleştirmektedir.
Reklam
Yalıtılmış bir varlık olarak insan kavramı, sonradan uygarlığın getirdiği bir sonuçtur; toplumdan çekilen insanlar hakkındaki doğu efsanelerinin bir sonucudur. İlkel bir insana yalıtılmış hayat o kadar tuhaf, doğanın olağan gidişatının o kadar dışında gelir ki bir kaplanın, bir porsuğun, bir kır faresinin münzevi bir yaşam sürdüğünü gördüğünde ya da hatta tek başına duran bir ağaç dikkatini çektiğinde, ilkel insan bu garip olayı açıklamak için bir efsane yaratır. Toplumlar halinde yaşamak için efsane üretmez ama her inziva durumu için bir efsanesi vardır.
Sayfa 80 - Öteki Yayınevi, 2016Kitabı okudu
Arayışlar
"Yaratıcı insanların olgun kişisel ilişkiler kurmakta başarısız olduğu doğrudur; bazıları da aşırı münzevi bir hayat sürer. Bazı durumlarda, erken bir ayrılığın ya da ciddi bir kaybın ardından baş gösteren travmanın, yaratıcılık potansiyeline sahip insanı kişiliğinin farklı cephelerinde geliştirmeye yönelttiği de doğrudur ve bu gelişme göreceli bir tecritle sonuçlanabilir. Fakat bu, münzeviliğin ya da yaratıcılığa dönük arayışların patolojik olduğu anlamına gelmez."
Sayfa 75
587 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.