Benim dikkatimi çeken diğer bir nokta ise, öğrencilerin genelde burjuva toplumuna karşı konum almalarıdır. Fakat bu tepki ne bilimselliğe, ne de devrimci anlayışa dayanıyor. Aksine biçimsel, görünümde ve özentiden ibaret. Bu yüzden tepkinin dışa yansıması, genelde burjuva prestij sembollerini reddetmek biçiminde kendini gösteriyor. Burjuvaziden farklı kitaplar okuyor, burjuvaziden farklı giyiniyor, saçlarını kestirmiyor, yıkanmıyor ve burjuvaziye dış görünümü itibarıyle benzemek istemiyorlar. Bunların karşı devrimci, zararlı ve kötü şeyler olduğunu düşünmüyorum. Fakat en kötüsü, nonkonformizm bu biçimsellik içinde kendini tüketiyor. Öğrenciliği sürecince işçi gibi giyinen kişi, okulu bitirdiğinde burjuva ideal yaşamın müthiş bir ev, güzel bir araba ve iyi gelire sahip bir eş diye sıralayabileceğimiz değerlerini benimsiyor: Bütün bunlara sahip olabilmek için de, iyi bir işe ihtiyaç vardır ve tam da bu noktada karar verir.Kendisini oligarşiye pazarlar, çünkü en iyi parayı ödeyen işyerleri oligarşi eksenlidir. Artık, devrim rüyaları son bulur. Devrimci olmak için açlığı, hapis yatmayı, toplumdaki yerinden vazgeçmeyi, işçi semtlerinde ve eğer gerekiyorsa kırsal alanda yaşamayı ve çok çalışıp en kötü koşullarda varolabilmeyi göze almak gerekir. Bütün bunları göze almak içinse, çok kesin ve ilkesel bir karar vermek zorunludur. Bu nedenle öğrencilerin, çok kapsamlı biçimde ve büyük bir fedakarlıkla gerçek devrimciler olmak için yola koyulmaları gerekir.
Camilo Torres